Tuncay Taşkın
Her yıl katılmaya özen gösterdiğim Türkiye İnovasyon Haftası, bu yıl “Tomorrow Now” mottosuyla geleceğin bugünden yaşandığını hissettiren bir atmosferde gerçekleşti. Yapay zekânın sağlık, endüstri ve eğitim gibi alanlarda yarattığı dönüşümün en çarpıcı örneklerine tanık olduk. Üniversitelerin, girişimcilerin ve genç inovatif zihinlerin geliştirdiği projeler, teknolojinin artık yalnızca kurum sınırlarında değil, insan yaşamının her alanında yer bulduğunu gösteriyordu.
Etkinlikte beni en çok etkileyen iki proje vardı: OSTİM Teknik Üniversitesi tarafından geliştirilen, meme kanserinde erken teşhisi hedefleyen akıllı ayna teknolojisi ve liseli gençlerin yüz tanıma tabanlı yapay zekâ yazılımı. Birincisi sağlığın geleceğini, ikincisi insan biyometrisinin potansiyelini yansıtıyordu. “Ayna ayna söyle bana…” cümlesi artık başka bir anlam kazanıyor; çünkü aynalar sadece güzelliği değil, sağlığı da yansıtmaya başlıyor.
Kısa süre önce Medikal Park Hastanesi’nde karşılaştığım optik ve sensör tabanlı akıllı tuvalet sistemi ise dijital dönüşümün laboratuvarlardan çıkıp hastane altyapılarına yerleştiğini gösteriyordu. Hasta barkodunu okutup örneğini veriyor, sistem saniyeler içinde idrar analizini tamamlayarak sonuçları hastane bilgi sistemine aktarıyor. Bu teknoloji, laboratuvar yükünü azaltırken süreçleri hızlandırıyor. Artık hastaneler yalnızca tedavi merkezleri değil; biyolojik veri üreten dijital sistemler hâline geliyor.
Bu örnek, Prof. Dr. Arzu Baloğlu editörlüğünde yayımlanan “Sağlık Teknolojilerinde Gelecek: İnovasyon ve Trendler” kitabında öngörülen vizyonla birebir örtüşüyor:
“Artık laboratuvarlar insan eliyle değil, veriyle düşünen sensörler ve otomatik algoritmalarla çalışıyor.” Yakın gelecekte bu sistemler, metabolik yaş, hidrasyon, hormonal denge veya inflamasyon düzeylerini analiz ederek sonuçları doğrudan kişisel sağlık uygulamalarına gönderebilecek. Vücudumuz veriyle konuşacak, sağlık sistemleri ise onu anında dinleyecek.
OSTİM’in akıllı aynası, optik ve termal görüntüleme teknolojileriyle meme yüzeyindeki sıcaklık değişimlerini algılayarak vücuda müdahalesiz erken teşhis sağlıyor. Bu cihaz yalnızca sağlık değil, farkındalık üretiyor; kadınların kendi sağlık verilerini takip edebildiği dijital bir asistan gibi çalışıyor.
Liseli gençlerin yüz tanıma yazılımı ise geleceğin sağlık yaklaşımına ışık tutuyor:
Cilt analizinden stres ölçümüne, biyolojik yaş tespitinden kişiye özel takviye önerilerine kadar uzanan bir ekosistem çok da uzak değil. Bu sistemler, dijital ikiz teknolojisiyle bireyin biyometrik verilerini kullanarak gelecekteki sağlık senaryolarını simüle edecek.
Bugün OSTİM’in akıllı aynası, Medikal Park’ın sensörlü sistemi ve gençlerin yazılımı, dijital sağlık devriminin üç farklı sahnesini oluşturuyor. Üniversiteler, hastaneler ve gençler, aynı vizyonda birleşiyor: Veriye dayalı, erişilebilir ve insan merkezli sağlık.
Artık aynaya baktığımızda yalnızca yüzümüzü değil, sağlığımızı görebiliyoruz. Teknoloji değişiyor, sistemler dönüşüyor; ama bu yeniliklerin kalbinde hâlâ insan aklı ve insan değeri yer alıyor.
Okuma Önerisi:
Dijital sağlık teknolojilerinin geleceğine, yapay zekânın tıptaki etkisine ve inovasyonun laboratuvarlardan yaşam alanlarına nasıl taşındığına dair daha derin bir bakış için Prof. Dr. Arzu Baloğlu editörlüğünde hazırlanan “Sağlık Teknolojilerinde Gelecek: İnovasyon ve Trendler” kitabı, geleceğe dair güçlü bir kaynak niteliğinde.

