Değerli Meslektaşlarım,
Mezunlarının yüzde doksan dokuzunun eczane açarak mesleğini icra ettiği bir ülkede, fakültelerimizde neden eczane işletmeciliği ile ilgili tez çalışmaları yapılmadığını çok sorgulamışımdır. Oysa biliyoruz ki, bu tür tez çalışmaları olmadan sağlık otoriteleriyle mesleğe yön vermek imkânsızdır. Eczacılığı eczane düzeyinde icra ederken yaşanan sıkıntılar ortada olup, bu sorunların çözümüne yönelik ciddi bir adım da görünmemektedir.
Bu anlamda, değerli akademisyen Prof. Dr. Levent Üstünes’in sosyal medyadaki bir paylaşımını okudum. Bugün sayfamda bu makaleyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
ECZACILIK NEDEN BU DURUMDA?
Toplum eczanelerinde yaşanan sorunları çözecek olan, bu yönetmelikte tanımlanmış “İşletmede Mesleki Eğitim” dir. Buradaki “işletme”, bir toplum eczanesi, bir hastane eczanesi, bir hastane kliniği, bir aile hekimliği birimi veya bir ilaç fabrikası olabilir.
Bu çerçevede, toplum eczaneleri örneğinde ele alırsak, eczacılık öğrencilerinin mutlaka başlarında hocaları olmak üzere toplum eczanelerinde uygulamalı eğitim görmeleri şarttır. TEB ve TEİS gibi mesleği kurumsal olarak temsil eden yapıların, bunu sağlamak için fakültelere baskı yapması gerekir. Böylece, toplum eczanesi açacak olan eczacıların hem eczacılık işletmeciliğini uygulamalı olarak görüp öğrenmeleri hem de bizzat yaşayarak bu deneyimi kazanmaları mümkün olabilir.
Biz fakültelerde yalnızca endüstriyel farmasi, farmakognozi, farmasötik kimya (analiz ve sentez), analitik kimya laboratuvarlarında uygulama gösteriyoruz öğrencilere. Anladığım kadarıyla siz buna “bilimsel eczacılık” diyorsunuz. Ancak bilimsel eczacılık, tüm bunlarla birlikte eczacılığın sahadaki her türlü uygulamasına ilişkin bütün konuları da bilimsel çerçevede kapsar ve kapsamalıdır. Buna klinik eczacılık ve birinci basamak sağlık hizmet sunumu da dâhildir.
Bana göre durumun vahametini anlamak için eczacılık fakültesi dekanlarının günlerinin önemli bir bölümünü Facebook’taki “Sadece Eczacı” grubunu inceleyerek geçirmeleri gerekir. Orada gördüklerini fakülte kurullarına taşımaları ve başlarını ellerinin arasına alarak ne yapmaları gerektiğini düşünmeleri gerekir. Verdikleri eğitimin sonucunun ne olduğunu ve eczacılığın sahadaki uygulamasının ne hâlde olduğunu, pür melalini görebilmeleri için…
Yükseköğretim kurumunun yukarıda dikkatinize sunduğum yönetmeliği, eczacılık fakültelerine bunu adeta bir görev olarak vermektedir. Ancak ne eczacılık fakülteleri ne eczacılık meslek kuruluşları ne de bireysel olarak eczacılar bu durumun farkına varabilmişlerdir. Halbuki eczacılık için çözüm buradadır.
Fakülteler sahayı asla bilmemektedir. Bilmedikleri sahaya meslek insanı yetiştirmektedirler. Sahada mesleği uygulayan eczacı meslektaşlar ise “mevcut piyasa koşullarında icra edilmekte olan eczacılığı” deneyimleyerek, oradan edindiklerine göre garip bir şekilde el yordamıyla eczacılık mesleği icra etmektedirler.
Bu, kısır bir döngüdür ve mesleğin sonunu getirmiştir. Toplum eczacısı asla bir ilaç perakendecisi değildir ve asla o gözle görülmemelidir; görülmesine de izin verilmemelidir.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya kızarak hiçbir çözüm bulunamaz. Çünkü onun eczacılara ve eczacılık mesleğine karşı takındığı tavır ve davranışlar, yukarıda açıklamaya çalıştığım eczacılığın sahadaki bu garip yapı ve işleyişinin doğal bir sonucudur.
Herkes önce kendi evinin önünü süpürmelidir.
Dost acı söyler.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Levent Üstünes”