Moksifloksasin, Gram-negatif ve Gram-pozitif bakterileri kapsayan geniş bir aktivite spektrumuna sahip, solunum dokularına ve sıvılarına iyi bir şekilde nüfuz eden florokinolon grubu bir antibakteriyel ajandır. Moksifloksasin, Bayer firması tarafından 1990’ların sonlarında geliştirildi. Streptococcus pneumonia ve Mycoplasma pneumonia’nın duyarlı suşlarının neden olduğu solunum yolu enfeksiyonları ve toplum kökenli pnömoni (CAP) tedavisi için kronik bronşit veya akut sinüzitin akut alevlenmeleri, cilt ve yumuşak doku enfeksiyonları ve intraabdominal enfeksiyonlar ve Yersinia pestis’in neden olduğu pnömonik ve septisemi formları dahil olmak üzere veba tedavisi için 1999 yılında FDA tarafından onaylanmıştır.
Moksifloksasin ve levofloksasin gibi solunum florokinolonları, S. pneumonia, M. pneumoniae, Chlamydia pneumoniae, Legionella pneumophila ve diğer çeşitli organizmalar dahil olmak üzere temel nedensel patojenlere karşı etkinlik gösterir. Moksifloksasin, bazen komplike olmayan idrar yolu enfeksiyonları gibi alternatif antibiyotiklerin direnç geliştirmesi nedeniyle etkisiz veya uygunsuz olduğu durumlarda kullanılır. Ayrıca, moksifloksasin diğer antibiyotiklere yanıt vermeyen kronik bakteriyel prostatit tedavisinde de kullanılabilir. Moksifloksasin, ilaca dirençli tüberküloz için çoklu ilaç tedavisinin bir bileşeni olarak düşünülmüştür. Çoklu ilaca dirençli tüberküloz için moksifloksasin kullanımının onayı, Amerikan Toraks Derneği (ATS), Amerika Bulaşıcı Hastalıklar Derneği (IDSA), Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) ve Avrupa Solunum Derneği (ERS) kılavuzları tarafından desteklenmektedir.
Moksifloksasin (Şekil 1), bakteriyel DNA sentezini ve replikasyonunu inhibe ederek farmakolojik etkisini gösterir. Bakteriyel DNA replikasyon sürecinde DNA giraz ve topoizomeraz IV enzimlerini özellikle hedef alır. Bu enzimlere bağlanarak, moksifloksasin DNA zincirlerini çözme ve onarma yeteneklerini engeller ve bu da DNA hasarına ve bakteriyel büyümenin engellenmesine neden olur. Bu mekanizma, bakterilerin üreme ve hayatta kalma kapasitesini bozar ve moksifloksasini çok çeşitli bakteriyel enfeksiyonlara karşı etkili hale getirir.

Şekil 1. 7-[(1S,6S)-2,8-diazabisiklo[4.3.0]nonan-8-il]-1-siklopropil-6-floro-8-metoksi-4-oksokinolin-3-karboksilik asit
Oral veya intravenöz moksifloksasin dozunun yaklaşık %52’si glukuronit ve sülfat konjugasyonu yoluyla metabolize edilir. Sitokrom P450 sistemi moksifloksasin metabolizmasında yer almaz. Sülfat konjugatı dozun yaklaşık % 38’ini oluşturur ve esas olarak dışkıda elimine edilir. Oral veya intravenöz dozun yaklaşık %14’ü, yalnızca idrarla atılan bir glukuronit konjugatına dönüştürülür. Moksifloksasin ve metabolitleri için baskın atılım yolu, idrarda değişmeden atılmadır. Uygulanan dozun yaklaşık %45 ila %48’i, esas olarak değişmemiş haliyle idrarla atılırken, kalan kısım dışkı yoluyla atılır
Moksifloksasin, yiyecekle veya yiyeceksiz alınabilir ve oral uygulamadan sonra, moksifloksasin vücutta iyi emilir ve yaklaşık %90’lık bir biyoyararlanım gösterir. Önemli bir dağılım hacmiyle, moksifloksasin akciğerleri, cildi ve prostatı kapsayan çeşitli dokulara etkili bir şekilde nüfuz eder. Ek olarak, ilaç beyin omurilik sıvısına elverişli bir penetrasyon sergiler. Moksifloksasinin farmakokinetiği, cinsiyetler veya yaş grupları arasında önemli bir fark olmaksızın çeşitli popülasyonlarda tutarlılık gösterir. Ancak, böbrek fonksiyonu bozuk hastalarda, ilacın azalmış klerensini hesaba katmak için doz ayarlamaları gerekebilir.
Moksifloksasin tipik olarak oral yoldan uygulanır ve tablet veya oral süspansiyon formülasyonlarında bulunur ve sindirim sistemi yoluyla sistemik emilimi kolaylaştırır. Sağlık hizmetleri ortamlarında, özellikle daha ciddi enfeksiyonlar veya oral uygulamanın mümkün olmadığı durumlar için intravenöz uygulama da bir seçenektir.
Moksifloksasinin bazı ciddi yan etkileri arasında tendon kopması (tendinit ve tendon kopması, genellikle aşil tendonunu etkiler, ancak potansiyel olarak diğer tendonları da etkiler), fototoksisite (güneş yanığı benzeri reaksiyonlara yol açan güneş ışığına karşı artan hassasiyet), kardiyovasküler etkiler (potansiyel olarak yaşamı tehdit eden aritmilerle ilişkili QTc uzaması) ve herhangi bir dozda ortaya çıkabilen alerjik reaksiyonlar (cilt döküntüsü, kaşıntı ve şişlik) bulunur.
Moksifloksasin, potansiyel faydaları risklerden daha ağır basmadığı sürece genellikle hamilelik ve emzirme döneminde kullanılmamalıdır, çünkü fetal gelişimi olumsuz etkileyebilir ve anne sütüne geçebilir. Epilepsi veya diğer nöbet bozuklukları öyküsü olan kişilere moksifloksasin reçete edilirken, eşiği düşürme ve nöbet riskini artırma potansiyeli nedeniyle dikkatli olunmalıdır. Periferik nöropati öyküsü olan hastalara moksifloksasin dahil olmak üzere florokinolonlar uygulanırken dikkatli olunmalıdır.
Glikoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD) eksikliği olan kişiler (genetik bir enzim eksikliği) moksifloksasin kullanırken dikkatli olmalıdır, çünkü bu durumdaki kişilerde hemolize (kırmızı kan hücrelerinin parçalanması) neden olabilir.
Moksifloksasinin antasitler, sukralfat veya alüminyum, magnezyum, demir veya çinko içeren multivitaminlerle eş zamanlı kullanımı ilacın emilimini azaltabilir. İbuprofen ve naproksen gibi bazı nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar, moksifloksasin ile birlikte alındığında santral sistem sistemi (SSS) üzerinde yan etki riskini artırabilir. Prednizolon gibi kortikosteroidlerin moksifloksasin ile eş zamanlı kullanımı tendinit ve tendon kopması riskini artırabilir, bu nedenle mümkünse eş zamanlı kullanımdan kaçınılmalıdır. Varfarin gibi ilaçların antikoagülan etkisini artırabilir ve potansiyel olarak kanama riskini artırabilir. Bu ilaçlar birlikte kullanıldığında kan pıhtılaşma parametrelerinin yakından izlenmesi gerekebilir. Moksifloksasinin kinidin, prokainamid, amiodaron ve sotalol gibi belirli antiaritmik ilaçlarla kullanıldığında, QT aralığının uzaması riskini artırabilir ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden kardiyak aritmilere yol açabilir.
Moksifloksasin, birlikte alındığında teofilinin serum seviyelerini artırabilir. Fluoksetin ve paroksetin gibi seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’ler) ile eş zamanlı olarak kullanıldığında SSS uyarılması ve nöbet riskinin arttığını öne sürmektedir. Depresyon ve anksiyeteyi tedavi etmek için kullanılan bir ilaç olan duloksetin ile moksifloksasin birlikte kullanıldığında serotonin sendromu riskini artırabileceğinden, bu ilaçlar birlikte alındığında dikkatli izleme gereklidir. Ayrıca, insülin veya oral hipoglisemik ajanlarla alındığında, moksifloksasin kan şekeri seviyelerini etkileyebilir ve potansiyel olarak hipo- veya hiperglisemiye yol açabilir. Bu nedenle, düzenli kan şekeri izleme ve doz ayarlamaları gerekli olabilir. Moksifloksasin aşırı dozuna karşı spesifik bir panzehir bulunmamaktadır.
Doktorlar, hemşireler, eczacılar ve diğer sağlık çalışanları dahil olmak üzere sağlık ekipleri arasındaki iş birliği, moksifloksasin alan hastaların durumlarını etkili bir şekilde yönetmek için esastır. Hemşireler hastalığın ilerlemesini sorunsuz bir şekilde izlemeli ve belgelemelidir, eczacılar ise ilaçla ilgili soruları yanıtlamak için hazır bulunmalıdır. Örneğin, solunum yolu enfeksiyonu olan bir hastaya moksifloksasin reçete edildiğinde, sağlık ekibi hastanın akciğer fonksiyonunu değerlendirmek, tendinit gibi olası yan etkileri izlemek ve tedavi planını gerektiği gibi ayarlamak için iş birliği yapılmalıdır.
Kaynaklar
Balfour JA, Wiseman LR. (1999). Moxifloxacin. Drugs, 57(3), 363–374. https://doi.org/10.2165/00003495-199957030-00007
Humma ZE, Patel P. Moxifloxacin. In: StatPearls. Treasure Island (FL): StatPearls Publishing; January 11, 2024.
Moxifloxacin | C21H24FN3O4 | CID 152946 – PubChem