Bu siteyi kullanarak Gizlilik Politikası ve Çerezler'nı ve Kullanım Koşulları'nı kabul etmiş olursunuz.
Kabul
Eczacı DergisiEczacı Dergisi
  • Haberler
    • Bilgilendirici İçerikler
    • Türk Eczacıları Birliği
    • SGK Haberleri
    • Sağlık Bilgileri
  • Yazarlar
    • Prof. Dr. Ali Demir Sezer
    • Prof. Dr. Ekrem Sezik
    • Prof. Dr. Ş. Güniz Küçükgüzel
    • Bünyamin Esen
    • Meral Günay Öztürk
    • Uzm. Ecz. Sema Uysal Zeybek
    • Ecz. Vecihi Özerdemli
    • Ecz. Ahmet Olgay Altındağ
    • Ecz. Eyüp Talha Kocacık
    • Uzm. Dyt. Ezgi Öztürk
  • Röportajlar
  • Dergilik
  • Kaydettiklerim
Arayın
Entertainment
  • Haberler
    • Bilgilendirici İçerikler
    • Türk Eczacıları Birliği
    • SGK Haberleri
    • Sağlık Bilgileri
  • Yazarlar
    • Prof. Dr. Ali Demir Sezer
    • Prof. Dr. Ekrem Sezik
    • Prof. Dr. Ş. Güniz Küçükgüzel
    • Bünyamin Esen
    • Meral Günay Öztürk
    • Uzm. Ecz. Sema Uysal Zeybek
    • Ecz. Vecihi Özerdemli
    • Ecz. Ahmet Olgay Altındağ
    • Ecz. Eyüp Talha Kocacık
    • Uzm. Dyt. Ezgi Öztürk
  • Röportajlar
  • Dergilik
  • Kaydettiklerim
  • Anasayfa
© 2024 Eczacı Dergisi - Tüm hakları saklıdır.
Okunan:     ECZACILIK 2.0 
Giriş yapın
Bildirimler Daha göster
Font büyütücüAa
Eczacı DergisiEczacı Dergisi
Font büyütücüAa
Arayın
  • Anasayfa
  • Haberler
  • Röportajlar
  • Yazarlar
  • Dergilik
  • İletişim
Zaten hesabınız var mı? Giriş yapın
Takip edin
  • Anasayfa
© 2024 Eczacı Dergisi. Tüm hakları saklıdır.
Eczacı Dergisi > Yazılar > Yazarlar >     ECZACILIK 2.0 
Yazarlar

    ECZACILIK 2.0 

Uzm. Ecz. Sinem Güngör Bayar
Yazar Uzm. Ecz. Sinem Güngör Bayar
16 Kasım 2025
Yazarlar
991 görüntüleme

Eczacılık bir kırılma, bir kabuk değişimi yaşıyor sanki, zamana yayılmış, küçük değişimlerin  ufak ufak üzerimizden geçtiği bir değişim. Hem maddi hem manevi olarak tükendiğimizi üzülerek  dile getirmek zorundayım. Bu bağlamda yaşadığımız şeyin bir değişimden çok dönüşüm olduğunu  söyleyebiliriz. Eski usül çalışma sistemimizle bu işin yürümeyeceğini görüyoruz; yeni bir bilinç  lazım. Her şey tıkandığına bilincin değişmesi işleri çözer. Sadece ilaç satıcısı konumunda şu  anki sorunları aşamıyoruz. Evet doğru. Ancak farklı bir seviyeye geçersek, işi sürdürebileceğiz. Şu  anda kimler para kazanıyor? Bir konuda uzmanlaşanlar, üretim yapanlar, bir konuda bilgi sahibi  olup eğitim verenler, eşsizliğini işiyle birleştirenler, bizim işte yasak olmasına rağmen; sosyal  medya fenomenleri. Yani halen çalışarak, üreterek para kazananlar var. Yirmi üç yıllık eczane  deneyimimde şunu rahatlıkla ifade edebilirim : kimseye zorla bir şey öğretemez ve kimseyi  zorla çalıştıramayız. Gönül rızasını kazanmamız gerekir. Öğrenmek ve çalışmak ; bu ikisi  işimizin olmazsa olmazıdır ve ikisi için de gönül rızası gerekir. Zorla güzelik ve satış olmaz, olsa  da tekrarı olmaz.  

Eczane toplum sağlığına açılan bir kapıdır ; herhangi bir perakende zincirinden farklı olarak;  sorumluluklarımız var, omzumuzda bir rütbe gibi taşıdığımız; danışılan kişi olma sorumluluğu.  Eczacılık fakültesinden mezun olunca otomatik yükleniyor ; hatta daha mezun olmadan. Eczacılık  okuduğunu söyleyen bir gence bile, ailesi ve yakınları sağlığı ve ilaçları hakkında sorular soruyor;  otobüs, uçak ya da trende yanımıza oturan kişi, taksi şöförü, gittiğimiz kuaför -farketmez- sorarlar  o zamanki gündemlerini. Güzel bir şeydir bu, danışılan kişi olmak, sadece yorabilir ve doğru  bilginin sorumluluğunu taşımak gerekir. Eczacı da eczane de toplumsal bir güçtür bu açıdan.  Bir network eğitiminde , Ayşe Aslan; şöyle demişti;  

“Kendinizi her zaman danışılacak kişi olarak konumlandırın ”  

Ayşe hanımın verdiği eğitim eczacılıkla ilgili değildi, iş hayatında kendi ilişki ağımızı oluşturmanın  inceliklerini anlatıyordu. Tüm dünyada iş hayatı için en önemli şey; eğitimden bile önce geliyor;  kimi tanıdığımız, kimlerle ilişki kurduğumuz. Bizim ülkemizde ise duygular ve ilişkiler çok çok ön  planda, network bizim için daha da önemli, çok önemli, acayip önemli. Kaliteli bir ilişki ağı her  kapıyı açar, o kapıyı açmak için işte, o ilişki ağı için, doğuştan torpilli değilseniz, “danışılan kişi”  olmak gerekiyor. İş hayatında iyi bir itibar için, işini iyi yapan güvenilir insanları tanımak için; önce  bizim öyle olmamız gerekiyor. Şampiyonlar ligine girmek gerekiyor yani, biz iyi olunca, iyilerle  tanışıyoruz. Eczane için stratejik düşünürsek de, bize düzenli gelen hastalar için, o hastaların bizi  diğerlerine tavsiye etmesi için; biraz bilgi ve deneyim havuzu lazım, temiz bir havuz. Düzenli olarak  temizlenen ve yeniden doldurulan bir havuz. Hem hastalıkta hem sağlıkta danışılan kişi olmak,  çocuğunun üniversite ve bölümünü danışan anne babadan tutun da, ev ve araba alırken, hisse  alırken, hafta sonu gezisi için, iyi bir restoranda yemek yemek için, gündelik konular da olabilir /  hayati konular da, danışılan kişi olmak; işimize yarıyor, bizi sosyal statüde yukarıda tutuyor.  Hayatın tamamında var olan bir “danışmanlık” hali, bize, çok şükür ki doğal olarak yükleniyor.  Danışılan kişi olmayı itebiliriz de, sahiplenebiliriz de. Bazıları insan sevmez, hatta insanlardan  nefret eder, insanlar yorar çünkü, insanla uğraşılan işler yorucudur, kabul ediyorum. Dünya  üzerinde hangi araştırmaya bakarsanız bakın aynı şeyi görürüsünüz; tükenmişlik sendromu  yaşayan meslek grupları; insanla iç içe olmayı ve onları hoşnut etmeyi gerektiren meslek grupları  olur. (Ama yalnızlık da hem depresyon hem de hastalık sebebidir, onu da belirteyim) Danışılan kişi  olmakta sorun yok, orası kolay, ama bizim işimizde bir de “memun etme” kısmı var, asıl o zorluyor,  işin devamı için geleni memnun göndereceğiz, işini göreceğiz, zaten sorunlarla – hastalıkla- stresle  gelmiş; onu hafiflemiş olarak göndereceğiz, evet burası zorluyor ve bu da işimizin bir parçası.  Bazen bir hayat hikayesi dinleyeceğiz, bazen gündelik dertlere ortak olacağız, işini  kolaylaştıracağız, çok bekletmeyeceğiz, bekletiyorsak düzgün bir açıklama yapacağız, ilaçlar  karşılanmıyorsa sebebini tane tane anlatacağız, her zaman tatlı ve güler yüzlü.. İşte burası zorluyor  bizi, danışılan kişi olmakta sorun yok; o bilgi birikimi ve hayat tecrübesi zaten doğal olarak  oluşuyor da; memnun gönderme kısmında sıkıntı var. Orada kendimize ait bir sınır olmalı, içeride  bir yerde karar verdiğimiz, şu olursa artık devam etmeyeceğim, şurda hayır diyeceğim, şurda  hastayı kaybedersem artık üzülmeyeceğim dediğimiz bir sınır olmalı. O sınır net olduğunda ve 

bizim karakterimizle ve dünya görüşümüzle uyumlu olduğunda gönül rahatlığı ile işimize devam  edebiliriz. O zaman danışılan kişi olmanın yükü hafifler ve hatta keyif almaya başlanır. Çok insan  tanımak, farklı sektörlerle tanışmak, eşsiz bir hayat tecrübesidir aynı zamanda. İyi güzel de,  danışılan kişi olmanın bir de “bilgiyi güncelleme” sorumluluğu var. Yaşam boyu öğrenen olmak  gerekiyor yani. Nereden, nasıl öğreneceğiz? Daha doğrusu, herhangi bir şeyi nasıl öğreneceğiz,  biz nasıl öğreniyoruz? Buralar önemli, kendimizi tanımamız lazım. Mesela ben okuyucu değilim,  dinleyiciyim, dinleyerek öğreniyorum. Okumayı da severim ama orası öğrenmek için değil de keyif  almak için tercih ettiğim bir alan. Mecbur kalırsam hem okuyucu hem dinleyici de olabilirim ama ilk  tercihim öğreneceğim şeyi şehirde güzel bir yürüyüş yaparken mesela, kulağımda kulaklıkla  dinleyerek öğrenmektir ya da bir arkadaşımla konuyu istişare etmektir, üzerinde konuşmaktır,  ondan dinlemektir. Ben bu şekilde okuduğumdan çok daha fazlasını öğreniyorum. Bazıları da  masa başına geçiyor, okuyor, yazıyor, altını çiziyor, not alıyor ; özet çıkarıyor. Yalnız kalmaya ve  dikkatle okumaya, odaklanmaya ihtiyaç duyuyor. Yöntem ne olursa olsun en temeldeki gerçek  aynı; öğrenmek dediğimiz şey için gönül rızası gerekli ve yöntemleri o kişiye özel. Eczanede  çalışanlarıma bugüne kadar bir çok konuda eğitim verdim, gerçekten öğrenmek isteyen ben eğitim  vermesem de bir yolunu bulup öğrendi, öğrenmek istemeyen de ben ne yaparsam yapayım ,  kendimi de parçalasam öğrenmedi, öğrenemedi, öğrenmek istemedi ya da öğrense dahi bunu  hayata geçiremedi. Öğrenmek ve çalışmak her ikisi için gönül rızası gerekiyor çünkü. Ve  eczane eczacılığı için de öğrenmek ve çalışmak gerekiyor. Danışılan kişi olmak için de  öğrenmek ve çalışmak gerekiyor. Öğrenmek ve çalışmak için, emek vermek gerekiyor.  Kendimizi tanıma emeği, diğerlerine yardımcı olma emeği, bilgiyi güncel tutma emeği. Biz eczacılar  bir de öğretmekle yükümlüyüz. Yanımızda çalışanlara öğretiriz, hastalara öğretiriz, bizden sonra bu  işi yapacak meslektaşlarımıza öğretiriz. Öğretmeyi beyaz tahta başında ders anlatmak gibi  düşünmeyin, hayatın içinde öğretiriz. Kendiliğinden akar çoğu zaman. İnsanlar birbirinden öğrenir  çünkü. Sorumluluğumuz, bizimle çalışanları eğitmek, ve bir sonraki nesli bu işe hazırlamak. Son  tüketiciyi eğitmek ve sağlığını korumak, tedavi etmek. İnsan sağlığı için daha çok sorumluluk  almak ve taşın altına elimizi koymak.  

Reçete karşılamak dışında hangi alanlarda danışmanlık ve bilgi hizmeti için kendimizi güncelleyip  daha çok sorumluluk alabiliriz bir bakalım:  

– Güvenli ve etkili takviye kullanımı  

– Cinsel sağlık 

– Ağız ve diş sağlığı  

– Sigara bırakma 

– Egzersizi bir yaşam biçimi haline getirme  

– İlaç kullanımı / yönetimi / tedavi izlemi  

– İlaçların saklanma koşulları  

– Son kullanma tarihi dolan ilaçların imhası / çevreye duyarlılık  

– Aşı uygulamaları  

– Doğum kontrol yöntemleri / aile planlaması  

– Kilo verme  

– Sınav stresi  

– Anksiyete ve kaygı yönetimi  

– Kronik hastalıklarla yaşamayı öğrenme  

– İnsülin kullanımı  

– İlk yardım uygulamaları 

– Tansiyon ve şeker ölçümü hakkında cihaz kullanımı / teknik bilgi 

– İnhaler ve diğer cihazların kullanımı  

– Hamile ve emzirenler için ilaç danışmanlığı  

– Cilt tipine uygun ürün danışmanlığı 

– Estetik uygulamalara hazırlık ve sonrası için destek  

– Yaşlılar için ilaç kutusu düzeni / doz takibi  

– Evde bakım ürünleri ve ekipman kullanımı  

– Doğal afetlerde sağlık bilgilendirmesi  

– Bağışıklık desteği  

– Bağırsak sağlığı  

– Uyku sağlığı 

Kendimizi danışman olarak konumlandırdığımızda artık paradigma değişir ve biz başka  şeyler konuşuruz. Bilgisine ve deneyimine güvendiğimiz insanları ve uzmanları hayatımızda ve  etrafımızda tutmak isteriz çünkü. Eczacılık mesleğini toplumda “danışılan kişi” olarak  konunlandırabilirsek , daha çok imkan ve ihtimal mümkün olur. İşte o mümkünlük için, dönüşüm  gerekli. Ben daha iyi bir hayatı hak ediyorum, bunun için vermem gereken emeği vereceğim  dedirten içten-kalpten bir dönüşüm. Zorla kimse kimseyi dönüştüremiyor maalesef, içimizden  gelecek. Mesleğe ve danışman kimliğe sahip çıkmayı içeriden bir yerden, gönülden isteyeceğiz.  

Bir insanın kendi işinin sahibi olmasının avantajları ve dezavantajları vardır, maaşlı  çalışmanın da. Kendi işinizin sahibi olduğunuzda çalışma saatlerini siz belirlersiniz, birlikte  çalışacağınız insanları siz seçeresiniz, kazancınız kendinize bağlıdır, yeteneklerinize,  çalışkanlığınıza, hayat görüşünüze bağlıdır. Son söz sizdedir. Ama ayın başı geldiğinde maaş ödemek zorundasınızdır, tüm giderleri karşılamak zorundasınızdır, ödenecek çekler, senetler varsa  nasıl ödeneceği sizin sorumluluğunuzdadır. Suçlayacak kimse yoktur, aldığınız risklerin karşılığını  çatır çatır yaşarsınız. Maaşlı çalışanın da avantajları ve dezavantajları vardır. Mesai bittiğinde  kafası özgürdür, işyerine ait ödenecek senetleri düşünmek zorunda değildir, eline geçecek para  bellidir, saatini ve alacağı parayı bilir, tatilini bilir, iyi bir düzenleme ve ayağını yorganına göre  uzatmayla güvenli bir hayat yaşabilir. Tatillerin tadını çıkarabilir. Ama pazartesi sabahı saatinde işe  gelmek zorundadır, çalışma arkadaşlarını seçemez, iş sahibinin kurallarıyla çalışmak zorundadır,  sınırların dışına çıkamaz. Bir iş seçerken ikisinin artılarını ve eksilerine bakar, hangisi işimize gelirse  onu seçeriz (seçme özgürlüğümüz varsa tabii). Eczane eczacılığına bakacak olursak, güncel haliyle  söylüyorum; her iki tarafın da dezavantajlarını yaşarız. Kendi işimizin sahibiyizdir ama onu  yönetirken kuralların dışına çıkamayız. Senet imzalayarak risk alırız, işletme ve çalışan giderlerini  sırtlanırız, ama bunu belli çalışma / sistem / nöbet kurallarına uyarak yapmak zorundayızdır. Çoğu  zaman tatile gidemeyiz, gitsek de telefonu kapatamayız, bir tatil zihin durumuna ne yaparsak  yapalım geçemeyiz. Kendi işimize sahip olmanın tüm dezavantajları ve maaşlı çalışan birinin  tüm dezavantajları bizimledir. Bir ”otorite” vardır, sürekli de değişir o, söylemleri değişir, o  söylemleri takip ederiz; işimizi yaparken bize izin verilenleri ve izin verilmeyenleri günlük olarak  takip etmemiz gerekir. İşveren olmanın tüm yükünü stresini taşırız ama o kadar da para  kazanmayız.. Belki bundan otuz yıl önce de tam tersiydi , her iki tarafın da kaymağını yiyorduk  belki, öyle de olabilir, o zamanlara yetişemediğim için bilmiyorum. Aynı şekilde , işin maddi  boyutunu geçtim, manevi boyutunda da sıkıntılarımız var. Çalışanlarımız bizim kadar çalışmak  istemiyorlar ya da bizden çok farklı bir emek verme anlayışları var, hastalarımız ve insanımız  eskisine göre daha tahammülsüz ve mutsuz gibi, bilemiyorum, belki bana öyle geliyordur. Tüm bu  dezavantajlarına rağmen eczane eczacılığının halen, kendim için bir çok açıdan bana en uygun iş olduğunu düşünüyorum. Güzel, estetik, temiz bir ortamda ; hem yöneticilik hem esnaflık  yaptığımız, istediğimiz zaman bir köşeye çekilip dinlendiğimiz, bilgimiz ve emeğimiz ölçüsünde  para, saygınlık ve itibar kazandığımız bir iş. Hala bunca dezavantaja rağmen, vazgeçemiyoruz.  Vazgeçmemek bir dönüşüme ihtiyacımız olduğu gerçeğini değiştirmiyor tabi. Bir oyun değiştirici  lazım; bir paradigma değişikliği. Kimliğimiz ilaç satıcısı değil de sağlık ve yaşam tarzı  danışmanlığı olduğunda, bu bakış açısının bir çok şeyi kökten değiştireceğini düşünüyorum.  Kendimizi nasıl konumlandırdığımız bizim elimizdedir, bu hep böyleydi. Bazen bir şeylerin  değerini tam elimizden kaçmak üzereyken fark ederiz.Lütfen bu sefer kaybetmeden fark edelim.  Gönülden çalışarak ve gönülden öğrenerek, bu cendereden çıkabiliriz, zira halen en güvenilir  meslekler arasındayız, iş halen yapılabilir durumda, hala şansımız var.  

Ancak ve ancak, öğrenirken, gelişirken ve çalışırken bazı tuzaklara düşmemek gerekiyor.  İçinde yaşadığımız kültür bize sürekli “asla yeterli değilsin, her zaman daha iyi olmalısın, boş durmamalısın, sürekli çalışıp üretmelisin” mesajı veriyor.Eimizden geleni yapsak bile, bombardıman  devam ediyor. Bin tane rutin yüklendi bile şu anda. Üstelik etkisi artarak devam eden “herkesin bu  hayatta yapması gereken bir şey vardır, sen ne için geldin bu dünyaya onu bulacaksın” gibi  varoluşsal bir yerden de türlü türlü söylemler oluştu. Herkes içerik üretiyor, herkes podcast çekiyor,  herkes kitap yazıyor, herkes sosyal fenomeni. Gerçekten böyle olmak zorunda mı? Hepimiz bu  denli “girişimci” olmak zorunda mıyız mesela ? Sürekli öğrenip, gelişip, rekabet edip başarımızı  sosyal medyada ispatlamak zorunda mıyız? Sizce de çok zorlama ve çok amerikanvari değil mi?  Sakin sakin, işimize gücümüze bakıp o yolda öğrenip gelişemez miyiz güzel kardeşim?. Sistem  bize öğrenmeyi, gelişmeyi ve çalışmayı yüklüyor doğru, ama kapitalizme hizmet edecek bir yerden  yapıyor bunu. Bu böyle olmak zorunda değil. Yırtınmadan da, sadece “değer üretmeye” odaklanarak, insani bir yerden, kendi hayatımızı sakince yaşayarak da bunu gerçekleştirebiliriz çok  şükür. Ekstra gaza gerek yok. Hayatlarımızı instagram üzerinden estetize ederek kendimizi  ispatlamak zorunda değiliz. 

 Kendimize saygı duyarak işimize emek vermek üzerine, daha çok bağ kurmak ve daha çok  öğrenmek üzerine çalışalım. Bağ kurarken öğrenelim, kendimizi ve diğerlerini geliştirelim,  büyütelim. Rekabetle değil işbirliği ile, insani bir yerden ve eczanelerimizi sisteme yem etmeden,  yok olmadan dönüşelim artık.  

 Lütfen…

YENİ YILLAR…
AMBROKSOL
REFERANS AVRO KURU GÜNCELLENDİ İLAÇ FİYATLARI ZAMLANDI
MOKSİFLOKSAZİN
YAŞLANMAYI DURDURMAK ZOR DEĞİL, AMA…..
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Whatsapp Whatsapp LinkedIn Eposta Linki kopyala Yazdırın
Önceki yazı AZELAİK ASİT
Sonraki yazı VÜCUDUN KENDİ OZEMPIC’İ: GLP-1 HORMONUNU BESİNLERLE DESTEKLEMENİN SIRLARI
Yorum yapılmamış Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni eklenen haberler

Wellcare’den Çocuklara Özel Yeni Hikâye Kitabı: ‘Bağışıklık Dostlarım: Didi, Bibi ve Demi’
Haberler
20 Kasım 2025
İLKO İLAÇ MİGREN TEDAVİSİNE ENDİKE YENİ ÜRÜN LANSMANINI GERÇEKLEŞTİRDİ
Haberler
20 Kasım 2025
Bedeli Ödenecek İlaçlar Listesinde Yapılan Düzenlemeler Hakkında SGK Duyuru Yayımladı
Haberler
19 Kasım 2025
Araştırma: Zengin Ülkelerde İlaç Fiyatları Yüksek, Mali Yük İse Düşük
Haberler
19 Kasım 2025
Eczacı Yerleştirme Sistemi Başvuruları Hakkında Duyuru Yayımlandı
Haberler
18 Kasım 2025

Eczacı Dergisi Kurumsal

İmtiyaz Sahibi: Meral Günay Öztürk
Yayıncı Kuruluş: Novi Medya Merkezi İletişim ve Yayıncılık A.Ş.
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Çetin Öztürk
Grafik Tasarım: Filiz Erdem
Editör: Songül Türe
Pazarlama Yönetmeni: Kübra Yeşildirek
Dijital Pazarlama Yönetmeni: Tuğba Taylan
Muhabir: Kemal Genç

Ad imageAd image

Gizlilik ve Çerez Politikası | KVKK Aydınlatma Metni | Kullanıcı Sözleşmesi

İletişim Bilgileri

A: Eski Büyükdere Caddesi
Maslak İş Merkezi No:37 Kat: 5
Maslak/İstanbul
T: (0212) 256 67 67
F: (0212) 256 34 33
E: eczaci@eczacidergisi.com

Eczacı DergisiEczacı Dergisi
Takip edin
© 2024 Eczacı Dergisi - Web sayfalarında yer alan tüm bilgi, döküman, fotoğraf, video, görüntü, metin, vb. herhangi bir içerik izin alınmadan kullanılamaz. Tüm hakları saklıdır.
adbanner
Hoşgeldiniz

Hesabınıza giriş yapın

Username or Email Address
Password

Şifre hatırlatma