Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), obsesyon adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile kompulsiyon adı verilen yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan bir ruhsal hastalıktır. Obsesyon, kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Kişinin isteği dışında gelirler, kişi tarafından mantık dışı olarak değerlendirilirler ve yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa yani anksiyeteye neden olurlar.
Kompulsiyon,obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlerdir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) kronik seyirli ve yeti yitimine yol açabilen bir ruhsal bozukluktur. Tedavi konusunda da bazı güçlükler yaşanmaktadır. OKB tanılı hastaların ilaç ile tedavi seçenekleri arasında öncelikli olarak seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSGİ) yer almaktadır. Ancak, çoğu zaman OKB tedavisinde tek başına SSGİ ilaçlar yeterli olmayıp, mevcut tedavinin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Birinci kuşak antipsikotik ilaçların klinik kullanıma girmelerinden bu yana geçen süre içinde farklı etki mekanizmaları üzerinden etki gösteren yeni antipsikotik ilaçların bulunabilmesi için büyük bir çaba harcanmaktadır. Atipik antipsikotikler içinde, dopamin D2 reseptörleri üzerinde kısmi agonistik özellikli ilk ilaç olan aripiprazol dikkat çekmektedir.
Aripiprazol (Şekil 1), 15 Kasım 2002’de FDA onayı almış, şizofreni ve diğer duygudurum bozukluklarının tedavisinde kullanılan bir antipsikotik ilaçtır. Birinci konumda 4-[(2-okso-1,2,3,4-tetrahidrokinolin-7-il)oksi]bütil grubu ve 4. konumda 2,3-diklorofenil grubu bulunan bir piperazin türevidir. H1 reseptör antagonisti, serotoninerjik agonist, ikinci nesil antipsikotik ve ilaç metaboliti olarak rol oynar. Bir kinolon , bir N-arilpiperazin, bir N-alkilpiperazin, bir diklorobenzen, bir aromatik eter ve bir delta-laktamdır. Aripiprazol, dopaminerjik ve 5-HT1A reseptörlerinin agonizması ve alfa-adrenerjik ve 5-HT2A reseptörlerinin antagonizması yoluyla etkilerini gösterir.
Aripiprazol, bipolar I bozukluğu ile ilişkili akut manik ve karma epizotların, otizm spektrum bozukluğu ile ilişkili sinirliliğin, şizofreni ve Tourette bozukluğunun tedavisinde endikedir. Ayrıca, majör depresif bozukluğun ek tedavisinde kullanılır. Son olarak, aripiprazolün uzatılmış salımlı, iki ayda bir enjeksiyon formülasyonu yetişkin şizofreni tedavisi ve yetişkin bipolar I bozukluğu için idame tedavisi için endikedir.

Şekil 1. Aripiprazol: 7-[4-[4-(2,3-diklorofenil)piperazin-1-il]bütoksi]-3,4-dihidro-1H-kinolin-2-on.
Aripiprazol, dehidrojenasyon, hidroksilasyon ve N-dealkilasyon olmak üzere başlıca üç biyotransformasyon yoluyla metabolize edilir. Aripiprazolün, 4-[(2-okso-3,4-dihidro-1H-kinolin-7-il)oksi]bütanal, 2,3-diklorofenilpiperazin , dehidro-aripiprazol ve 4-hidroksiaripiprazol gibi insanda bilinen metabolitleri vardır .
İn vitro çalışmalara göre, CYP3A4 ve CYP2D6 enzimleri aripiprazolün dehidrojenasyonu ve hidroksilasyonundan sorumludur ve N-dealkilasyon CYP3A4 tarafından katalize edilir. Aripiprazol, sistemik dolaşımdaki esas ilaç kısmıdır. Aripiprazolün ana aktif metaboliti olan dehidro-aripiprazol, ana bileşiğinkine benzer şekilde D2 reseptörlerine karşı afinite gösterir ve plazmada konsantrasyon-zaman eğrisi (AUC) altında aripiprazol alanının yaklaşık %40’ını temsil eder. Hem aripiprazolün hem de dehidro-aripiprazolün kararlı durum plazma konsantrasyonlarına 14 gün içinde ulaşılır.
Klinik belirtileri hiperpireksi, kas sertliği, değişen zihinsel durum ve otonomik instabilite olan (düzensiz nabız veya kan basıncı, taşikardi, diaforez ve kardiyak disritmi) Nöroleptik Malign Sendrom (NMS) olarak da adlandırılan potansiyel olarak ölümcül bir semptom kompleksi, aripiprazol dahil olmak üzere antipsikotik ilaçların uygulanmasıyla ilişkili olarak bildirilmiştir. NMS’nin ek belirtileri arasında yüksek kreatinin fosfokinaz (CPK), miyoglobinüri (rabdomiyoliz) ve akut böbrek yetmezliği bulunabilir.
Uzun süreli aripiprazol tedavisi gören hastalarda karaciğer testi anormallikleri bildirilmemiştir, ancak çoğu çalışma serum enzim sonuçları hakkında bilgi sağlanamamıştır. Yaygın kullanımına rağmen, aripiprazol literatürde yalnızca nadir ve izole klinik olarak belirgin karaciğer hasarı vakalarında rol oynamıştır. Bildirilen tüm vakalar 1 ila 3 aylık tedaviden sonra ortaya çıkan hepatosellüler ve bir örnekte tekrar maruziyet üzerine hızlandırılmış başlangıçla olmuştur. İmmünoalerjik ve otoimmün özellikler mevcut değildir.
Aripiprazol, ilaç kaynaklı karaciğer hasarının büyük vaka serilerinde rol oynayan ajanlar arasında bildirilmemiştir. Aripiprazolün ürün etiketinde hepatit ve sarılığın bildirildiği belirtilmektedir, ancak belirli ayrıntılar verilmemiştir. Bu nedenle, aripiprazolden kaynaklanan klinik olarak belirgin karaciğer hasarı çok nadir görülmektedir.
Spesifik bir panzehiri yoktur. Aripiprazol, bilinen kardiyovasküler hastalığı (miyokard enfarktüsü veya iskemik kalp hastalığı öyküsü, kalp yetmezliği veya iletim anormallikleri), serebrovasküler hastalığı veya hastaları hipotansiyona yatkın hale getirebilecek durumları (dehidratasyon, hipovolemi ve antihipertansif ilaçlarla tedavi) olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. Aripiprazol, nöbet öyküsü olan veya nöbet eşiğini düşürebilecek diğer rahatsızlıkları olan hastalarda (örn. Alzheimer tipi demans) dikkatli kullanılmalıdır.
KAYNAKLAR
1. Haldun Soygür, Aripiprazol’ün Farmakodinamik ve Farmakokinetik Özellikleri, Klinik Psikofarmakoloji Bülteni 2008:18(Suppl. 1):S1-S6.
2. https://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov/compound/Aripiprazole