Erzurum Eczacı Odası Başkanı Ecz. Selami Cengiz dergimizin sorularını yanıtladı. Cengiz, “Mesleğimiz adına bu birlik beraberlik ruhunu kaybetmememiz en büyük dilek ve temennimizdir” dedi.
Öncelikle başkanlık görevinizi tebrik ederiz kısaca sizleri tanıyabilir miyiz?
26 Ekim 1990 Erzurum doğumluyum. İlk, orta ve yüksek öğrenimini Erzurum’da tamamladım. 2014 yılında Atatürk Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldum ve 2015 yılından bu yana Erzurum ili Yakutiye ilçesinde bulunan Cengiz Eczanesi’nin sahibi ve mesul müdürü olarak mesleğimi icra etmekteyim. 13. Bölge Erzurum Eczacı Odası’nda 2016-2019, 2021-2023 yılları arasında başta SUT Komisyonu, Nöbet Komisyonu, Muvazaa Komisyonu ve Gençlik Komisyonları olmak üzere birçok komisyonda görev aldım. 2023 yılında yapılan seçimli genel kurulda ise odamızın 2. Başkanlık görevine seçildim. Uzm. Ecz. Abdullah Caner GÜVEN’in TEB Merkez Heyeti’ne seçilmesi üzerine Yönetim Kurulu Başkanı olarak odadaki görevime devam etmekteyim. Evli ve üç çocuk babasıyım.
Bölgenizde eczacıların yaşadığı temel sorunlar nelerdir? Bunlar için çözüm önerileriniz nelerdir?
Öncelikle şunu ifade etmek isterim 13. Bölge Erzurum Eczacı Odası diğer eczacı odalarına göre en fazla ilin bağlı olduğu tek odadır. Odamız kurulduğu günden 2023 yılına kadar 51 yıl boyunca 7 ile hizmet verirken Ağrı ve Erzincan illerimizin oda kurmasıyla artık 5 ile hizmet vermektedir. Bu beş il aynı zamanda en zorlu coğrafi koşullara sahip olan Erzurum, Ardahan, Bayburt, Iğdır ve Kars illeridir. Yüz ölçümü olarak 47 bin km2 alanı kapsayan bölgemizde sadece bu bölgeye hizmet veren üç ulusal depo vardır. Depoların merkezi Erzurum ilindedir. Diğer illere giden sevkiyatlar bölge şartları ve artan maliyetler nedeniyle yeterli olmamakla beraber pazar anlamında da rekabet etme şansını ortadan kaldırmıştır. Bu da bölge eczacılarımızın illere göre farklılık gösterse de günlük sadece depolardan gelen bir servisle hastalarına hizmet etmesine neden olmaktadır. Hastalara kesintisiz ilaç hizmeti verme noktasında sorun yaşamamak için bölge eczacılarımız stoklu çalışmak zorundadır. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu göz önünde bulundurursak gelinen noktada enflasyon ve paranın maliyeti ortadadır. İlaçtaki euro kurunun reel değerlerde olmaması ilaçtaki karlılığın artan stok maliyetleri karşısında erimesi bölgedeki eczacılarımızın en önemli sorunlarından biridir. Bölge olarak kaliteli göç veren bir yapıya sahip olan illerimizin ilaç pazarındaki toplam payı yüzde 5’tir. Bu durum kooperatiflerin veya diğer tedarik depolarının bu bölgeye gelmesinin önündeki en büyük engeldir. Bu konu özelinde bölge eczacılarımızla ve kooperatif yetkililerimizle görüşmelerimiz de devam ediyor.
Aslında eczacılık mesleğinin en büyük sorunlarından biri olan muvazaa meselesi aynı zamanda da bölgemiz sorunları arasındadır. Geçtiğimiz yıllarda muvazaa komisyonlarının yapısının değişmesi elimizi kolumuzu bağlamaktadır. Kontrolün tam manasıyla il sağlık müdürlüklerine geçmiş olması muvazaa soruşturmaları üstündeki etkimizi azaltmıştır. Ortaya çıkan bu durum muvazaa yapmak isteyen eczacılara ve ortaklarına güç vermiştir. Komisyon çoğunluğunun il sağlık müdürlüklerinde olması, alınan kararların oy birliğiyle değil de oy çokluğuyla alınması oda yetkililerinin kararları ne olursa olsun durumu değiştirmemektedir. Bu komisyon yapılarının tam anlamıyla elden geçmesi elzemdir. Yapılacak komisyonlarda eczane açacak kişiler ile komisyona katılacak kişiler arasındaki ahbap çavuş ilişkisinin önüne geçmek adına çevre illerden tarafsız kişilerin katılarak dosyaları inceledikten sonra karar vermeleri daha sağlıklı olacaktır.
Ülkemizde eczacıların birçok sorunu var bunların başında gelenlerden biri de eczacılık fakültesi enflasyonu bu konuda sizce ne gibi çalışmalar yapılmalı?
Ülkemizde atılan bazı adımlar sonrası düşünülerek atılmaz. Düşünülse de meslek örgütlerinin fikirleri alınmadan sadece siyasetçilerin ve bürokratların düşüncelerine göre şekillendirilerek adımlar atılır. Günü kurtarmak için gösterilen anlık reflekslerin sonucunu yaşıyoruz çoğu zaman. Eczacılık fakültelerinin de durumu tam da budur. Kimse ülkemizde bu kadar eczacılık fakültesine veya bu kadar eczacıya ihtiyaç var mı noktasından bakmamaktadır. Ortaya çıkan bu durum yeni mezun meslektaşlarımızın mağduriyetine neden olmaktadır. Yardımcı eczacılık yapmak durumunda olan mezun eczacılarımızın mali yükünü tamamen serbest eczanelerin omuzlarına bırakılması da ayrıca tartışılması gereken önemli konulardan biridir. Fakülte enflasyonunun önüne geçilmesinin 3 önemli ayağı vardır. Birinci önceliğimiz var olan fakültelerin kapatılmasından ziyade yeni açılacak olan fakültelerin önüne geçmektir. Türk Eczacılar Birliği yetkili mercilerle görüşmeler gerçekleştirerek açılacak olan fakültelerin önüne geçmek için çaba göstermelidir. İlk önceliğimiz bu olmalıdır. İkinci olarak halihazırda var olan fakültelerin içinden fiziki şartları öğrenci yetiştirmeye müsait olan fakültelerin kontenjanlarının kaliteli eczacılık eğitimi verilebilir seviyelere çekilmesi için mesai harcanmalıdır. Bilindiği üzere birçok eczacılık fakültesinde fiziki şartlar yetersiz olması nedeniyle öğrenciler laboratuvar tozu yutmadan mezun olmaktadır. Bu durumun bir an önce değişmesi gerekmektedir.
Üçüncü ve son olarak geçtiğimiz birkaç yılda mantar gibi türemiş olan fakültelerin kapatılması çok da mümkün görünmemektedir. Ancak var olan bu fakültelerin öğrenci programları kapatılıp veya öğrenci alımları sınırlandırılarak devlet destekli araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) merkezlerine dönüştürülmelidir. Buraların Ar-Ge merkezlerine dönüştürülmesi ve mezun eczacılara da bu merkezlerde çalışma alanı açılması ilaçta yerlilik sürecini de hızlandıracaktır. Bu merkezler üretime dayalı eczacılığın ve akıllarda yer eden sadece eczane eczacılığı olarak bakılan ülkemizdeki eczacılık tanımının da değişmesine yardımcı olacaktır.
Son dönemde çok artan internetten alınan ürünler yüzünden yaşanan sağlık sorunlarını görüyoruz. Bu konuda ne gibi önlemler alınmalı?
Aslında bu meseleye farklı açıdan bakmak lazım. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü diye belki birçok kişinin bilmediği bir birim var. Televizyonlarda izlemiş olduğunuz “Onlar Kazanırken Biz Kaybediyoruz” gibi kamu spotu niteliğinde bilgilendirmeler bu kurum tarafından yapılmaktadır. Hazırlanan kamu spotları içerisinde ilaçla ilgili olan ise sadece “Akılcı Antibiyotik Kullanımı” olandır. Bu birim aynı zamanda saha çalışmaları da yapmaktadır. 2020 yılında yapmış oldukları yaş aralıklarına göre sağlık okuryazarlığı araştırmalarına baktığımızda ülkemizin hali maalesef içler acısıdır. Araştırma, Türkiye genelini temsil eden 6 bin 228 hane üzerinden yürütülmüştür. Araştırmaya katılanların sağlık okuryazarlığı düzeyine bakıldığında; %30,9’u yetersiz, %38’i sorunlu-sınırlı, %23,4’ü yeterli, %7,7’si ise mükemmeldir. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de yaklaşık olarak 10 kişiden 7’sinin sağlık okuryazarlığı düzeyi yetersiz veya sınırlıdır. Sağlık okur yazarlığının bu kadar düşük olduğu ülkemizde internette de çok fazla kirli bilgi bulunmakla beraber sahte ürünlerin de varlığı insanların sağlığını tehdit etmektedir. Hal böyleyken geçtiğimiz yıllarda televizyonlarda ilaç dışı ürünlerin reklamına Bakanlık olarak izin verilmesinin çok manidar olduğunu düşünüyorum. Bu durumun önüne geçmenin tek yolu eğitilmekten geçiyor. 12 yıllık zorunlu eğitimden başlayıp üniversitelerde de okutulmak üzere içeriklerin dolu dolu hazırlandığı dersler konulmalı. Hastanelerdeki pano ve ekranlarda daha akılda kalıcı kamu spotları hazırlanarak bilgilendirmeler yapılmalı. Belediyelerle koordineli çalışılarak gençlik merkezlerinde, eğitim merkezlerinde ve toplum merkezlerinde bilgilendirme toplantıları ve afiş çalışmaları yapılmalı. Ayrıca kendi bölgemizde Odamız tarafından hastanelere konumlandırdığımız nöbet ekranlarında nöbet saatine kadar kamu spotu niteliğinde bilgilendirme içerikli görseller paylaşıyoruz. Bölgemizde bulunan halka açık alışveriş merkezi gibi alanlarda stantlar kurup bilgilendirme broşürler dağıtıyoruz.
Ülkemizde eczacıların sürekli problemleri tartışılıyor ve sorunlar hakkında çözümler üretiliyor. Ancak en temel sorunu ve ilk çözülmesi gerek problem sizce nedir?
Eczacılarımızın çok fazla sorunu olduğu artık su götürmez gerçektir. Kamudaki meslektaşlarımızın katsayı problemleri ve özlük hakları, yardımcı eczacılarımızın yaşadıkları süreç ve eczane eczacılarımızın ilaç fiyat kararnamesiyle başlayan, meslek hakkı vb. devam eden kamu kurum iskontosu eksik ilaçlarla son bulmayan saymakla bitmeyecek problemleri ve daha niceleri. Bence tüm problemlerimiz kendi içinde değerlendirildiğinde hepsi aynı öneme sahiptir. Çözüm için öncelik sırası belirlemek yerine bu kadar sorun neden birikti diye gözden geçirmek lazım. Yıllar önce elde ettiğimiz kazanımlarımız üzerine yoğunlaşmalıyız belki de. T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 31.05.2019 tarihinde yayımlanan 2019/10 sayılı “Sağlık Hizmeti Sunucularının Basamaklandırılması” konulu Genelgenin 1. maddesinin 2. fıkrasının (k) bendi ile “6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun kapsamında serbest faaliyet gösteren eczaneler” birinci basamak sağlık hizmet sunucusu olarak tanımlanmıştır. Bu konu üzerinde yoğunlaşıp akıllardaki eczacı algısını değiştirmemiz lazım. Fakültelerdeki eğitim müfredatlarını buna göre düzenleyip öğrencileri bu donanıma sahip olarak mezun etmemiz lazım. Eczanelerimizi var olan faaliyetlerimize ek olarak belki de aşılama merkezlerine dönüştürmeliyiz. Hastane eczacılarımızın görev tanımlarına sadece stok takibi yapan personel gibi değil de daha çok hastaya temas eden klinik eczacılık zeminli servislerde ilacın hazırlanmasından uygulanmasına ve hasta takibine kadar daha çok anlamlar yüklenmelidir. Yani kısacası eczacıya daha fazla değer katılmalıdır. İşte o zaman göğsümüzü gere gere meslek hakkımızı da, kamudaki katsayı problemini de, hastanelerde eczacı istihdamını da ve daha nicelerini konuşmaya başlarız. Sonuç olarak karşı tarafa ne istediğimizi anlatabilmek için neler yapabildiğimizi göstermek zorundayız. İlk yapılması gereken şey Türk Eczacılar Birliği öncülüğünde mesleki inovasyon modelleri geliştirmektir. Kısa orta ve uzun vadede planlamalar yapılıp hayata geçirilmelidir. Eczacılık mesleğindeki bu dönüşüm her yıl 4500 mezun veren eczacılığın kurtuluşu olacaktır. Bütün bunların yapılabilmesi örgütlü gücümüzü kullanmaktan geçiyor. Ancak mevcut Türk Eczacılar Birliği çalışma yapısının, kişilerden bağımsız olarak ifade etmek isterim ki bu konuda çok yol alacağını düşünmüyorum. Bizimle ilgili alınacak kararlarda ya da model belirleme noktasında kurumların yaptığı toplantılarda bir taraf olarak bile çağrılmıyoruz. Kurumlar karşısında ağırlığımız maalesef yok. Özellikle serbest eczacılarımıza SSGM’lerde reçete karşıladıklarında yaşadıkları en ufak olumsuzlukta hemen devleti dolandıran taraf gözüyle bakılması, mantıkla açıklanamaz soruşturmaların açılması, bir hasta beyanıyla aldığımız haksız cezalar artık tahammül edilemez durumdadır. Tüm bunlara meslek örgütümüzün bir şey yapamıyor olması da eczacı tabanının meslek örgütüne olan inancını da sarsmış durumdadır. Tabana dönük çalışmalar yapılıp eczacının örgütüne olan inancı tazelenmelidir.
Eczacı odası olarak bölge eczacılarının gelişimi için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Yapmak istediğini projeler neler?
Bölgemiz 5 il ve 47 bin km2’lik geniş coğrafyadan oluşmaktadır. Bölgenin bir ucundan diğer ucuna en uzak iki eczane arası mesafemiz 500 kilometredir. Oda merkezimiz Erzurum ilimizdedir. Bize bağlı olan diğer illerimizde temsilciliklerimiz bulunmaktadır. Bağlı illerimizin isteklerine cevap verme noktasında bölgenin coğrafi koşulları ve hava şartları göz önünde bulundurulduğunda yetersiz kaldığımız noktalar olmaktadır. Göreve geldiğimizde eczacılarımızın gelişimi için odamızın bünyesinde istedikleri eğitimler ile ilgili anketler düzenledik. Düzenlediğimiz anketlerin sonucuna göre eğitim planlamalarımızı yapıp uygulamaya koymuş bulunmaktayız. Özellikle güncel konuları içeren eğitimlerimizi mesafelerden dolayı gelemeyen eczacılarımız için canlı yayınlar açarak veya eğitimcilerle diğer il temsilciliklerine giderek yerinde katılımlarını sağlamaya çalışıyoruz. Online eğitimler, atölye çalışmaları ve sosyal faaliyetler noktasında planlarımızı bir bir gerçekleştiriyoruz. Göreve geldiğimiz ilk günden beri Odamızın kurumsal kimliğini güçlendirmek için çalışmalar yapıyoruz. Bağlı olduğumuz kurumlarla organik ilişkiler kurma noktasında faaliyetler yürütüyoruz. Her platformda “İlacın olduğu her yerde eczacı olmalı” diyoruz ve bunu sonuna kadar savunuyoruz. Hem bu söylemlerimizi desteklemek hem de eczacı meslektaşlarımızın istihdamına katkı sağlamak için iki eczacımızı odamızın kadrosuna dahil ettik. Odamız bünyesinde sıralı dağıtım uygulaması kapsamında eczanelerden karşılanan ilaçların hastaya teslimini gerçekleştiriyoruz. Eczacılarımız bölgemizdeki eczanelerimize SUT danışmanlığı hizmeti veriyor ve sıralı dağıtım reçetelerinin eczanelere dağılımını sağlayıp eczanelerden gelen ilaçların tarifini detaylandırarak hastaya teslim edilmesine kadar olan süreci takip ediyorlar. İlaç tedarik zincirini bölgemizde sağlamlaştırmak için kooperatiflerle görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Yeni mezun genç meslektaşlarımızla sık sık bir araya gelerek yardımcı eczacılık süreçlerini takip ediyoruz. Günümüz teknolojisine sistemlerimizi uyarlayıp eczacılarımızın işini kolaylaştırmak için çalışmalar yapıyoruz. Hastanelerimize konumlandırdığımız ekranlarla toplumu bilgilendiriyor halkın gözünde eczacının rolünü güçlendirmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda teknolojik alt yapılı bilgilendirme modelini eczanelere uyarlamak için araştırma ve geliştirme çalışmaları yapıyoruz.
Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
İnsanlığın olduğu her yerde ilaç, ilacın olduğu her yerde eczacılık mesleğine ihtiyaç olacaktır. Bizler yaptığımız bu mesleğin kutsiyetini eczacılık yeminini ettiğimiz ilk günden beri yüreğimizde taşımaktayız. Eczacılık mesleğinin en buhranlı dönemlerini geçirdiği bu günlerde birlik içinde olmalıyız. Günümüzde görmezden gelinen, varoluş çabası veren bir mesleğin mensupları olarak en büyük gücü birliğimizden beraberliğimizden alıyoruz. Mesleğimiz adına bu birlik beraberlik ruhunu kaybetmememiz en büyük dilek ve temennimizdir.