Anne-kız eczacı olan Ecz. Kamer İlter ve Ecz. Irmak Alev sorularımızı yanıtladı. Kamer Hanım, eczacılığın yıllar içindeki değişimini, sosyal sorumluluk çalışmalarını ve örgütlü yaşamın önemini anlattı. Irmak Hanım ile ise eczacı bir aileden gelmenin etkilerini ve yüksek lisans yaptığı Fitoterapi alanını konuştuk.
Irmak Hanım, eczacı olmanızda annenizin etkisi oldu mu? Eczacılığa giden hikayenizi kısaca dinleyebilir miyiz?
Hem anne hem babası eczacı olan biri olarak sadece annem de değil, ailemde herkes eczacı
olmamı hep istedi, bunu inkar edemem. Ben ise üniversite hazırlık döneminde hep bir kararsızlık ve arayış içindeydim, eczacılık okumak pek aklımda yoktu diyebilirim. Açıkçası aradığım, tutku duyabileceğim mesleğin ne olduğunu, neye yönelmek istediğimi o zaman için keşfedemeyince o noktada eczacılık okumaya yöneldim. Bunu hep ‘mantık evliliği yapmak’ diye tanımlarım hatta. Ne zamanki mesleğimin içinde beni heyecanlandıran alanlar keşfetmeye başladım o zaman içimde bir dönüşüm gerçekleşti ve şimdi mesleğim en büyük ‘iyiki’m 🙂
Irmak Hanım, İstanbul Üniversitesi’nde Fitoterapi Yüksek Lisans öğrencisisiniz. Fitoterapi hakkında özellikle internette büyük bir bilgi kirliliği var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çalışmalarınızdan kısaca bahseder misiniz?
Pandemi sebebiyle ertelediğim yüksek lisans hayalimi bu sene gerçekleştirdim bu beni çok
mutlu ediyor ve değerli hocalarımın da katkısıyla her hafta okula severek gidiyorum. Şu an derslerime devam etmekteyim, seneye tez sürecine başlayacağız. Literatüre katkı sağlamak için tez konusu olarak ülkemize has bir bitkiyleilgiliçalışmayı planlıyorum. Hedefim yüksek lisanstan sonra doktorayla devam etmek.
Fitoterapi alanındaki bilgi kirliliği ve suistimal maalesef uzun zamandır var olan bir durum.
Derslerde hocalarım da sıklıkla bu sürecin geçirdiği evrimi ve kendi deneyimlerini bizlerle
paylaşmaktalar. Bana kalırsa bu durumun en temel sebebi fitoterapinin bilimden uzak bir
alan sanılması, alternatif tıp olarak görülmesi. Oysaki bizim yüksek lisansta ilk dersten beri
öğrendiğimiz şey ‘rasyonel fitoterapi’ tanımı, yani fitoterapinin bilimsel bilgiler ışığında, akılcı bir şekilde, doğru yöntemlerle uygulanması gerektiği. Böyle olduğunda gerçekten fayda sağlayabilen bir alan. Ancak fitoterapötikler ‘her derde deva’, ‘ilacını bırak al bunu kullan’ şeklinde lanse edildiği sürece hem bu alanı tamamen reddeden sağlıkçılar, hem de fitotrapi uzmanı bile olmayan insanlar tarafından suistimal edilmeye açık hastalarımız var olmaya devam edecek maalesef. Oysaki bu alana önce bizler sahip çıkmalıyız. Sürekli kendimizi güncellemeliyiz, eczane eczacıları olarak da amacımız hastalara doğru danışmanlık sağlamak olmalı. Bunun bitkisel ürünlerle ilgili ayağı için elbette ki fitoterapi yüksek lisansı yapmak şart değil, ama benim yüksek lisansa giriş amacım en çok buydu. Büyük bir bilgi kirliliğinin olduğu ve uzman olmayan herkesin bir fikir sahibi olduğu
fitoterapi alanında ben de bu alana senelerdir emek vermiş çok değerli hocalarımızın izinden giderek doğru bilgileri öğrenmek, içselleştirmek ve aktarmak için elimden geleni yapacağım.
Pandemi dönemi her meslek için zor geçti. Bu dönemde eczacılar en ön cephede savaştı. Siz neler yaşadınız? Bu dönemde ne gibi sorunlar yaşadınız?
Ecz. Irmak Alev: Eczane eczacıları olarak her zaman hastalarımıza gerekli hizmeti ve doğru danışmanlığı vermeye gayret ederken, bir anda ortaya çıkan, tedavisi bile bilinmeyen bir salgın hastalık sonucu ne yapacağımızı ve hastaları nasıl bilgilendireceğimizi bile bilemediğimiz, kendimizi nasıl koruyacağımızı her eczanenin el yordamıyla keşfetmek durumunda kaldığı, bu konuda asla yeterli desteği görmediğimiz, bir yandan da sürekli değişen farklı kararlara ayak uydurmaya çalıştığımız bir süreçti pandemi dönemi. Pandemi başladığında ben 3 aydır yardımcı eczacılık yapıyordum. Mesleğe yeni atılmış biri olarak ilk iş tecrübemi kendi eczanemizde geçirmek istememiştim. Keyifli geçen öğrenme ve çalışma sürecim pandeminin başlamasıyla birlikte başlarda bilinmezliğin getirdiği bir panik ve
endişe sürecine dönüştü herkeste olduğu gibi. Benim de aklım sürekli ailemdeydi; eczanede en ön safhada işini yapmaya devam eden annem, abim, başka bir eczanede mesul müdürlük yapan babam.. Bu sürecin hepimiz için mental açıdan zorlayıcı geçtiği bir gerçek. Maalesef bu salgın sürecinde çok sayıda sağlık çalışanımız, çok sayıda meslektaşımız hayatını kaybetti, sevdiklerimizi kaybettik. Ben de bu soru vesilesiyle başta dayım Dr. Rıza
Ferruh İlter olmak üzere bu salgın sürecinde hayatını kaybeden tüm sağlık çalışanlarımızı
saygıyla anmak isterim.
Ecz. Kamer İlter: Daha önce hiç tanık olmadığımız, yaşamadığımız bir salgında neler yapmamız gerektiğini bilememenin şaşkınlığı, onunla yaşamamız gerekirken almamız gereken önlemlerin neler olduğunu anlayabilme çabası ve tüm bunların yanında bize önder olması gereken kişilerin bilgisizliği ve duyarsızlığı sonucunda dünyada 17.000’den fazla sağlık çalışanı kaybedildi. Bu dönemde hayat dolu, doğa aşığı, hayvansever, meraklı ve öğrenmeye aşık Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı abim Dr.Rıza Ferruh İlter’i COVID-19
sebebiyle kaybettik. Salgın varken doktorluğu bırakmayı kendine yakıştıramayan abim İstanbul Tabipler Odası’nın hayatını kaybeden hekimler için siyah kurdele takarak fotoğraf çektirdikleri gün en önde yer alanlardan biriydi. Kısa süre sonra çalıştığı hastanede virüs kaptı. Yoğun bakımda geçirdiği 21 günün ardından ise hayatını kaybetti. Sinovac aşılarını sadece bir ay süreyle kaçırmıştı. Bu durum pandemide beni en çok sarsan olay oldu ve bunun üzerine eczanede çok sıkı önlemler almaya başladım. Bankoları kapının önüne çekip sürekli iletişim halinde olduğumuz hastalara mesafeli hizmet vermeye başladık.
Kendimi ve ekibimi koruma altına alabilmek için hijyene çok dikkat ettik, kendimizi izole ettik ve yoğun şekilde mücadele etmeye devam ettik. Özellikle Mart 2020’de ilaç ve otc ürün temininde çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Normalin üzerinde eforla hastalara hizmet vermeye çalışan ekibimle gurur duyuyorum.
Kamer Hanım Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneğinin üyesisiniz. Kısaca dernek çalışmalarını anlatabilir misiniz? Örgütlü yaşamamın sizce önemi nedir?
Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği, sağlıkta daha iyi bir gelecek sağlamayı, eğitimlerle biz eczacıları bilgilendirmeyi amaçlayan, birikim ve tecrübelerimizi teknoloji aracılığıyla daha iyi bir şekilde aktarmamızı sağlayan yenilikçi, aktif bir girişimdir. Pandemi döneminde eczacılara destek olan, gelişimimizi önemseyen, yenileşme odaklı, çalışmaların titizlikle ele alındığı, mesleğimize değer katan büyük bir sosyal organizasyondur. Tek başımıza sesimizi duyurmanın zor olduğu böylesi bir dönemde, örgütlü yaşamanın önemini her geçen gün daha iyi anlıyoruz. Hep birlikte daha fazla ses getiriyoruz ve daha güçlüyüz. Bu nedenle, Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneğinin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.
Kamer Hanım İyilik Peşinde Koş platformunun siz de destekçisisiniz, yapılan bu güzel projede deneyimlerinizden ve katkılarınızdan bizlere de bahsedebilir misiniz?
Başta ülkemiz olmak üzere bütün dünyada zorda ve sıkıntıda olan insanları gördükçe, duydukça bir şeyler yapmalıyım duygusu uzun süredir beynimi kemiriyordu. Bireysel yapmış olduğum yardımların yanında, bir sağlıkçı olarak sporun özellikle de koşmanın yararını ve zevkini bildiğimden bunu iyilikle bütünleştirebilmek beni çok etkiledi. Koşuyorsunuz ve koştukça bir çocuğun eğitimine, doğaya, bilime yani geleceğe destek
oluyorsunuz. Bunun için bu harika platformun bir parçası olmak istedim. Farkındalık yaratmak ve insanlara bir şekilde dokunmak gerçekten müthiş bir duygu.. Aktifseniz ve hareketliyseniz, koşmayı da seviyorsanız adımlarınıza anlam katmayı siz de deneyebilirsiniz, sonuçta mutluluk paylaştıkça çoğalır.
14 Mayıs Eczacılık Günü ile ilgili düşünceleriniz?
Ecz. Kamer İlter: 14 Mayıs Eczacılık Günü, eczacıların bir araya gelerek mesleki sorunlarını ve geleceklerini tartışabilecekleri, mesleki dayanışmanın gösterileceği bir günün kutlanması gerekliliğiyle ortaya çıkmıştır. 1947 yılından itibaren yapılmaya başlanan mezuniyet çaylarında “Eczacılık Günü” fikri dile getirilmiş ve 1968 yılında resmi olarak kabul edilmiştir. Ve o tarihten itibaren her yıl 14 Mayıs Eczacılık Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır. Ben de eczacılık mesleğine başladıktan sonra her yıl büyük bir heyecan ve coşkuyla Eczacılık Bayramımı kutluyorum. Mesleğimi çok seviyorum. İyi ki eczacıyım; insanların sağlığı için hizmet vermek mutlulukların en güzeli… Tüm meslektaşlarımın Eczacılık Bayramı kutlu olsun…
Ecz. Irmak Alev: Mesleki özel günleri eğer mesleğimizi seviyorsak bunu yeniden hatırlamak için, aynı zamanda mesleğimizle ilgili var olan sorunlara dikkat çekebilmek adına güzel bir fırsat olarak görüyorum. Her meslekte olduğu gibi bizim mesleğimizde de çeşitli sorunlar elbette ki var, ancak bir arada olmayı başarabilirsek sesimizi duyurabiliriz.
Kamer Hanım yıllardır mesleğin içindesiniz, yaşanan değişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce değişimlere nasıl ayak uydurmalı?
Değişimlerin biteceğini hiç düşünmüyorum. Hemen hemen her sabah bizi şaşkına çeviren yeni bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Ve hemen bu yeni değişime ayak uydurmaya çalışıyoruz. Benim neslimin eczane eczacılarının en büyük sınavı gelişen teknolojiye
ayak uydurabilmekti bence. Yeni açılan eczaneler maalesef bizim eczaneleri mizi ilk açtığımız dönemlere kıyasla çok daha farklı değişkenlerle karşılaşıyorlar. Biz mesleğe
başladığımızda nakit ağırlıklı olan satışlar yıllar içerisinde en büyük ilaç tüketicisinin devlet
olması nedeniyle bambaşka bir kanala evrildi. Bu konuda çok büyük değişimler yaşandı. Günümüzde OTC ve dermokozmetik ağırlıklı eczaneler ön plana çıkmakta. Sadece yeni açılan eczanelerin değil bizlerin de ayakta kalabilmesi için tüm değişimlere ayak uydurabilmemiz, kendimizi sürekli güncellememiz çok kıymetli. Bunun için öncelikle gündemi sürekli takip edebilmeliyiz. Yeni alınan kararlardan haberdar olmalıyız, sadece
kendimizin değil ekibimizin de çeşitli eğitimlerle bilgilerini güncel tutmalarını sağlamalıyız ve her zaman halk sağlığı için hizmet ettiğimizin bilincinde olmalıyız.
Anne, kız olarak meslektaşlarınıza neler söylemek istersiniz?
İnsanlar artık sağlıkla ilgili bilgilere her yerden çok kolay ulaşabiliyorlar. Hastalar artık daha bilinçli; eczaneden, eczacıdan ve eczanede sunulan hizmetten beklentileri de çoğaldı. Eczacıya her konuda danışmak istiyorlar. Biz de eczacılar olarak hastalarımızın bu beklentilerini karşılayabilmek için değişime ve gelişime her daim açık olmalıyız. Mesleki eğitimimizin niteliklerini arttırmak için çaba göstererek ve sağlık sistemine yaptığımız katkıları çoğaltarak mesleğimize yeni ufuklar katabilmeliyiz. Başarılı bir eczacı olmanın sırrı her kimliğe girebilmektedir. Bir eczacı olarak; hem girişimci, hem yönetici, hem öğretmen, hem öğrenci, hem iletişimci, hem de takım oyuncusu olabilmeliyiz. Halk sağlığı danışmanlık
hizmeti verebilmeliyiz. Sadece banko arkasınd değil, banko önünde de olup hastayla yakın bir iletişim kurabilmeliyiz.
Ecz. Kamer İlter Kimdir?
Çocukluğum boyunca babamın asker olması dolayısıyla Anadolu’nun birçok yerinde bulunduk ve bu beni Anadolu sevdalısı yaptı. Eczanemden fırsat bulduğum tatil zamanlarında arabamla Doğu Anadolu’ya giderek dağ, köy, şehir demeden oralarda dolaşmayı, özellikle kimsenin görmediği yeni yerleri keşfedip bunu sosyal medyadan paylaşarak meslektaşlarıma, arkadaşlarıma ve yakınlarıma tanıtmayı çok seviyorum. Aynı zamanda spor yapmayı çok seviyorum, dağcılık, tenis, trekking, kayak gibi sporlara özel bir ilgim var. Mesleğe babamın teşvikiyle başladım, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdim. Mesleğimde aktif olmayı ve mesleğim ile ilgili etkinliklerde rol almayı uzun yıllardır
benimsemiş bir eczacıyım. 2 dönem TEB Delegeliği yaptım ve birçok komisyonda yer
aldım. Uzun yıllar Esenler ve Sarıyer’de Eczacı Odası bölge temsilciliği yaptım. Bir eczacı
olarak yapabildiğim en güzel, en değerli şey ise Erciş depreminde İstanbul Eczacı Odası’nın
gönüllü eczacıları ile birlikte oraya gidip bir seyyar eczane kurarak Anadolu’nun kadim
coğrafyası ve insanlarıyla birlikte olmak, onlara el uzatmak, oraları ve onların sorunlarını
aktarmak oldu. Eczacılığı çok severek okudum ve iyi ki eczacı olmuşum diyorum. Hala ilk günkü heyecanımla her sabah sahibi ve mesul müdürü olduğum Kamer İlter Eczanesine koşarak gidiyorum…
3 çocuk annesiyim, bir oğlum ve ikiz kızlarım var. Eczanemde hem kızım Irmak hem oğlum
Ozan’la çalışmaktan dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum.
Ecz. Irmak Alev Kimdir?
27 yaşındayım. 2019’da Altınbaş Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldum. 2016 yazında tesadüfen bir tatil sırasında tanıştığım yogayla birlikte zaman içinde aromaterapi, fitoterapi, fonksiyonel tıp, ayurveda gibi alanlara da ilgi duymaya başladım. Şu anda kendi eczanemizde eczane eczacılığı yaparken bir yandan İstanbul Üniversitesi’nde Fitoterapi
yüksek lisansına devam ediyorum. Aynı zamanda yoga eğitmenliği de yapıyorum ve ilgi duyduğum tüm bu alanlarda araştırmalara, okumalara, eğitimlere devam ediyorum, elimden geldiğince hayatıma katmaya çalışıyorum. Kısacası hayat yolculuğumu ‘Bitmeyecek bir öğrencilik’ olarak tanımlayabilirim sanırım 🙂