Şu anda, Parkinson hastalığı için bir tedavi yoktur.
Parkinson hastalığı, kısa bir şekilde özetleyecek olursak hareket kabiliyetlerinde bozulma ile sonuçlanan nörolojik bir hastalıktır.
Parkinson, Alzheimer’dan sonra ikinci en yaygın olarak görülen nörolojik bozukluktur. Genellikle ilerleyen yaşlarda ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir. 60 yaş ve üzerindeki nüfusun yaklaşık %1’ini etkiler ve etkilenen oran yaş ilerledikçe artar.
Hareket bozukluğu aşağıdaki semptomlarla karakterize edilir:
Ellerde titreme
Bir nesneyi kavramada gözlenen sağlamlığın bozulması
Hareketlerde yavaşlık
Araştırmacılar, Parkinson hastalığına genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonunun neden olduğuna inanıyor; aile öyküsünde parkinson geçmişi olanların, risklerini azaltabilmeleri için iyi bir beslenme biçiminin rol edinmelerinin işe yarayabileceğinden bahsediyor.
Beslenme ve Parkinson Hastalığı Riski
Son birkaç on yılda, kişinin genel beslenme düzeninin parkinson riskini ne ölçüde etkilediğini araştıran çok sayıda çalışma yapılmıştır.
Journal Of Parkinson’s Disease tarafından 2021’de yayınlanan en dikkate değer ve yakın zamanda tamamlanan çalışmalardan biri, ortalama yaşları yaklaşık 80 olan 3.500’den fazla yaşlı yetişkini takip etti.
Aynı makale, diğer dört benzer çalışmanın bir meta-analizini de içeriyordu. Yüksek düzeyde kaliteli bir beslenme şekline sahip yaşlı yetişkinlerin çalışma süresi boyunca Parkinson hastalığına yakalanma olasılığının daha düşük olduğunu açıkça gösteriyor.
“Yüksek düzeyde kaliteli bir diyetin” özellikleri nelerdir? En etkili önerilerin başında gelen ise beslenmeyle alınan toplam antioksidan miktarıdır.
Diyet Antioksidanları ve Parkinson Riski
Antioksidanlar, beyin ve vücut hücreleri üzerinde benzersiz koruyucu etkileri olan, çoğunlukla bitki bazlı gıdalarda bulunan faydalı biyolojik bileşiklerdir.
Son kanıtlar, daha yüksek miktarda toplam antioksidan alımına sahip bireylerin Parkinson hastalığı riskinin daha düşük olduğunu açıkça göstermiştir
İlgili spesifik antioksidanlar şunları içerir:
E Vitamini: Koyu yapraklı yeşillikler, ay çekirdeği, fındık, avokado, balık ve çeşitli meyve ve sebzelerde bulunur.
Antosiyaninler: Kiraz, üzüm, nar ve erik gibi tüm meyve türlerinde bulunur.
Lutein: Ispanak, lahana, pazı, brokoli, kuşkonmaz ve brüksel lahanası gibi sebzelerde bulunur.
Çinko: Tavuk, tofu, mercimek, sığır eti, kabak çekirdeği, yulaf ezmesi ve yoğurtta bulunur.
Beta-Karoten: Kabak, havuç, tatlı patates, dolmalık biber ve brokoli gibi turuncu/yeşil besinlerde bulunur.
Zeytinyağı, otların ve baharatların eklenmesiyle yukarıdaki kategorilerde belirtilen tüm gıdaların, bu durumla yaşayanlarda hastalığın ilerleme hızının azalmasıyla ilişkili olduğu bulundu.
Burada bitmiyor! Kahve ve yeşil çay gibi antioksidan açısından zengin kafeinli içecekler de Parkinson’un önlenmesinde rol oynayabilir.
Kafein ve Parkinson Hastalığı
Nutrients Dergisi’nde 2020 yılında yapılan bir meta-analiz, kafein tüketicilerinin hem Parkinson hastalığı riskinin daha düşük olduğunu hem de halihazırda bu hastalığa sahip olanlarda ilerleme riskinin daha düşük olduğunu buldu.
Kuzey Amerika’da tüketilen kafeinin çoğu, sağlığa daha fazla katkıda bulunabilecek benzersiz bir dizi antioksidan bileşik de dahil olmak üzere başka faydalı özelliğe sahip olan kahve veya çaydan gelir.
Bitter çikolata, güçlü miktarda yararlı bileşikler ve kafein içeren başka bir gıda maddesidir.
Mevcut en iyi kanıtlar, ilginç bir şekilde, bu gıdalardaki kafeinin Parkinson hastalığı ile en alakalı olabileceğini ve kafeinsiz kahvenin aynı koruyucu faydaları gösteremediğini göstermektedir.
Neurology Dergisi’nin çalışmasına göre, bugün 4+ fincan kahve içenlerin 5 kata kadar daha düşük Parkinson riski vardır.
Takviye konusundan bahsedecek olursak;
Coenzyme Q-10 enerji üretiminde rol oynayan güçlü antioksidan özellik gösteren bir maddedir. Başta kas hücreleri olmak üzere tüm vücut hücrelerinde bulunur. CoQ-10 antioksidan koruma sağlamak, yaşlanma etkilerine karşı koruma sağlamak, enerji üretiminin desteklenmesi, yorgunluğun azaltılması, kalp-damar sağlığının desteklenmesi gibi birçok alanda kullanılabilir. Vücudumuzda bulunan bu madde kas hücrelerinde enerji üretimine destek olur ve vücudun ürettiği serbest radikallerin (serbest radikaller vücuda zarar veren yabancı maddelerdir) nötralize edilmesinde yardımcı olur. Bir insan çalışmasında, hastalara günde 600 mg koenzim Q-10 tükettiğinde Parkinson hastalığının ilerlemesinin %44 oranında yavaşlatılabileceğini göstermiştir.
Acetyl L-Carnitine, L-karnitin amino asitinin asetillenmiş formudur. Asetil yapısı sayesinde beyne geçebilmekte, sinir hücrelerinin korunmasını sağlamakta ve beyinde üretilen bazı sinirsel ileticilerin sentezinde rol oynamaktadır. Bu sayede unutkanlık, demans, Alzheimer, Parkinson gibi dejeneratif sinirsel hastalıklara karşı koruma sağlamaktadır.
B, C, D ve E vitaminleri
Omega-3 yağlı asitleri
Whey proteinleri
Koenzim Q-10
Bu uyarıyı da yapmakta fayda var. B6 Vitamini fazlalığı (örneğin çok fazla B6 Vitamini takviyesi alarak), beyne ulaşmadan önce periferde çok fazla levodopa dönüşümünü dopamine çevirebilir ve bu da daha zayıf Parkinson semptom kontrolüne yol açabilir.
Beslenme ve takviye seçimiyle Parkinson sürecini önleyebileceğimize dair çalışmalar umut vericidir. Bu alanda daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.