Tuncay Taşkın
Elit Pharma İş Geliştirme Müdürü
Günümüzde sağlıklı yaşam ve beslenme bilinci arttıkça, takviye edici gıdaların önemi de giderek artmaktadır. Bireyler yalnızca vitamin ve mineral takviyeleri ile yetinmek istemiyor; bilimsel olarak kanıtlanmış, etkinliği doğrulanmış ve sağlık açısından güvenilir ürünleri tercih ediyor. Ancak, takviye edici gıdaların artan önemiyle birlikte, bu ürünlerin hangi bakanlık tarafından denetlenmesi gerektiği üzerine tartışmalar sürmektedir. Sağlık Bakanlığı mı yoksa Tarım Bakanlığı mı sorusu yine gündemde önemli bir yer tutarken, Türkiye’deki üretim ve denetim süreçlerine dair çeşitli eleştiriler bulunmaktadır.
Son dönemde Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun, Almanya’daki takviye edici gıdaların Türkiye’deki ürünlere kıyasla daha kaliteli olduğu yönündeki açıklamaları, bu tartışmaları daha da alevlendirmiştir. Ancak, bu eleştiriye katılmıyorum; zira Almanya’da da düşük kaliteli ürünler bulunmaktadır. Ülkemizde, bu işi hakkıyla yapmaya çalışan firmalar mevcuttur ve Türkiye olarak biz de daha fazlasını yapabilecek durumdayız. Tüketiciler arasında kalite algısının artırılması ve Türkiye’nin bu sektördeki yerini pekiştirmesi için daha fazla Ar-Ge ve klinik çalışmaya dayalı inovatif ürünler geliştirmek büyük önem taşımaktadır. Bu tür çalışmalar, ülkemizdeki takviye edici gıda sektörünün gelişimini destekleyecek, yerli ürünlerin küresel pazarda daha rekabetçi olmasını sağlayacaktır.
Ayrıca, Türkiye’nin takviye edici gıda üretimi konusunda büyük ilerlemeler kaydettiği de bir gerçektir. Avrupa regülasyonlarına ve GMP standartlarına uygun üretim yapan firmalarımız bulunmaktadır. 15-20 yıl öncesine kadar büyük oranda ithalat yapan bir ülke iken, bugün Avrupa ülkelerine önemli ölçüde ihracat yapan bir konumdayız. Ancak hâlâ bazı kesimlerde yerli üretimin kalitesiz olduğu yönünde bir algı bulunmaktadır. Bu algıyı ortadan kaldırmanın en etkili yolu, üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmek ve Ar-Ge yatırımlarını artırmaktır.
Her yazımda ve her konuşmamda inovasyonun, Ar-Ge’nin ve üniversite-sanayi iş birliğinin önemini vurguluyorum. Bilim ve sanayi iş birliği ne kadar gelişirse, ülkemiz takviye edici gıda sektöründe o kadar ilerleme kaydedecektir. Yenilikçi ve klinik olarak test edilmiş formüller geliştirmek, bu alandaki güveni artıracak ve Türkiye’yi sektörde lider ülkeler arasına sokacaktır.
Takviye edici gıdaların içeriğinde kullanılan etken maddelerin güvenilirliği ve etkinliği büyük önem arz etmektedir. Klinik çalışmalar, bu bileşenlerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini bilimsel olarak kanıtlayarak, tüketicilere daha güvenilir ürünler sunulmasını sağlar. Dünyada takviye edici gıdaların geleceği, klinik olarak test edilmiş ve etkinliği kanıtlanmış formüller üzerine inşa edilmektedir. Türkiye’nin de bu alanda daha fazla yatırım yaparak, uluslararası standartlara uygun klinik araştırmalar gerçekleştirmesi ve pazarda daha güçlü bir yer edinmesi gerekmektedir.
Nutrasötikler, yani besin ve farmasötik özellikleri birleştiren ürünler, gelecekte sağlık sektöründe daha büyük bir yer kaplayacaktır. Bitkisel ekstreler, probiyotikler, fonksiyonel gıdalar ve hedefe yönelik geliştirilen nutrasötik formüller, sağlıklı yaşamı desteklemek için önemli bir araç haline gelmektedir. Türkiye, zengin bitkisel çeşitliliği sayesinde bu alanda büyük bir potansiyele sahiptir. Ancak, bu potansiyelin tam olarak değerlendirilmesi için klinik çalışmaların artırılması ve inovatif üretim süreçlerinin desteklenmesi gerekmektedir.
Türkiye, sadece ithalat yapan bir ülke olmaktan çıkıp, kendi bitkisel hammaddelerini üreten, klinik çalışmalarla destekleyen ve patentleyerek uluslararası pazara sunan bir ülke konumuna gelmelidir.
Bunun için atılması gereken adımlar şunlardır:
- Üniversite-sanayi iş birliğinin güçlendirilmesi: Bilimsel araştırmalar ve klinik çalışmalar, yerli ürünlerin güvenilirliğini artıracaktır.
- Ar-Ge yatırımlarının artırılması: Yeni ve inovatif formüller geliştirmek, Türkiye’yi sektörde öncü hale getirecektir.
- Regülasyonların uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi: Avrupa ve ABD pazarlarında rekabet edebilmek için yasal altyapının güçlendirilmesi gerekmektedir.
- Klinik çalışmaların desteklenmesi: Klinik olarak etkinliği kanıtlanmış ürünler, tüketici güvenini artıracaktır.
- Yerli bitkisel hammaddelerin değerlendirilmesi: Türkiye’nin sahip olduğu zengin bitkisel çeşitlilik, takviye edici gıda sektöründe katma değeri yüksek ürünler geliştirmek için önemli bir fırsattır.
Bu hedefler doğrultusunda yapılacak her çalışma, Türkiye’nin takviye edici gıda sektöründe kaliteyi artırarak, global pazardaki yerimizi daha da güçlendirecektir. Gelecekte sağlıklı yaşam trendleri ve bireysel sağlık bilinci arttıkça, klinik çalışmalara dayanan ve bilimsel olarak desteklenmiş takviye edici gıdalar, tüketiciler tarafından daha büyük bir önem kazanacak, bu da sektördeki rekabeti artıracaktır.
Türkiye’nin bu alandaki gelişimi, sektördeki tüm paydaşların ortak çabaları ve bilimsel yaklaşımları sayesinde mümkün olacaktır. Unutmayalım ki bizi büyütecek olan unsurlar; Ar-Ge, inovasyon ve bilimdir. Bu sinerjiye bağlı olarak, sağlıklı bireyler yetiştirmek, toplumumuzun genel refahını artırmanın yanı sıra, ülkemizin uluslararası düzeyde daha güçlü bir konum elde etmesini de sağlayacaktır. Bu vesileyle, uluslararası arenada daha güçlü olmak ve ürünlerimizde kullandığımız etken maddeleri ülkemizde üretme girişimlerini görme umuduyla…
Sağlıkla kalın…