Epstein-Barr Virüsü (EBV) ya da insan herpes virüsü tip-4 (HHV-4), Herpesviridae familyasına ait olup, dünyada yaygın olarak görülen virüslerden biridir. Deoksiribonükleik asit (DNA) yapılı bir virüs olup, orofarinks salgıları ile yakın temas, kan ve kontamine eşyalarla bulaşabilen bir virüstür. EBV enfeksiyonları genel itibariyle ergenlik döneminde gelişmekte ve asemptomatik olarak seyretmektedir.
Özellikle sosyoekonomik durumun düşük olduğu bölgelerde diğer bölgelere nazaran %60 oranında enfeksiyon riski fazlalığı gözlemlenmektedir. Genetik ve ırk, enfeksiyonun oluşması için henüz bir faktör olarak nitelendirilmemektedir. Kadınların EBV enfeksiyonlarına karşı yüksek oranlarda antikor oluşturdukları, bu nedenle de daha ciddi bağışıklık sağladıkları bilinmektedir.
İlk izole edilen insan tümör virüsü olan Epstein-Barr virüsü (EBV), 1964’te Epstein’in grubu tarafından Burkitt lenfomasından türetilen bir hücre hattında tanımlanmıştır. EBV yapısında bulundurduğu Epstein Barr Nükleer Antijenleri (EBNA), Viral kapsid antijeni (VCA) ve Latent membran proteini (LMP) ile konakçı hücreyi enfekte edebilen ve enfeksiyon esnasında latent olarak kalabilen güçlü bir virüstür. Dünya üzerinde görülme sıklığının %90-95 oranlarında olduğu bilinen EBV, özellikle tükürük teması ile kolayca bulaşmakta ve bulaştığı kişilerde litik ve latent enfeksiyonlara yol açmaktadır. Bulaşma oranı yüksek olduğu için virüsü önlemede koruyucu tedbirler çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Ateş, boğaz ağrısı, yaygın lenfadenitle seyreden enfeksiyöz mononükleoz hastalığına neden olur. Ağız yoluyla bulaşan virüs, önce nazofarinks epitelini daha sonra da bölge lenfoid dokulardaki B lenfositleri enfekte eder. EBV özellikle iki yaş altında genellikle asemptomatik olmakla beraber klinik bulguları ateş, halsizlik, boğaz ağrısı, eksüdatif tonsillit ve lenfadenopati şeklinde belirmektedir. Tonsiller, virüsün ilk tutulum yeri ve aynı zamanda kaynağı durumundadır. Primer enfeksiyon oluştuktan sonra EBV latent hale gelebilmekte ve periferal kan içindeki lenfositlere giderek enfekte kişiye ömür boyu sürecek bir EBV taşıyıcılığı sağlamaktadır. EBV, kişilerde her yaşta görülmesine karşın özellikle primer enfeksiyonu çocukluk döneminde ortaya çıkmakta ve geç ergenlik çağında veya ileri yaşlarda bulaşıcı mononükleoz ile sonuçlanmayarak spesifik olmayan semptomlara neden olabilmektedir. Bu amaçla hastalardan alınan biyopsi örnekleri floresan olarak işaretlenmiş problarla muamele edilerek virüsün varlığı floresan mikroskobunda tespit edilmektedir.
Kanserojen virüsler arasında sayılır. Burkitt Lenfoma (BL), Hodgkin lenfoma (HL), nazofaringeal karsinom, immün yetmezliği olan bireylerde B hücreli lenfoma, gastrik karsinoma gibi ciddi hastalıklara neden olabilmektedir. EBV’nin neden olduğu en riskli ve ciddi hastalık BL’dir. BL, özellikle MYC (Myelocytomatosis, Avian myeloblastosis virus oncogene cellular homolog) genlerinin immunoglobulin zincirlerindeki translokasyonu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Multipl skleroz (MS), merkezi sinir sisteminin etiyolojisi bilinmeyen kronik enflamatuvar bir hastalığıdır. Araştırmacılar, MS’ye Epstein-Barr virüsünün (EBV) neden olduğu hipotezini Amerika Birleşik Devletleri ordusunda aktif görevde olan 10 milyondan fazla kişiyi içeren bir popülasyon üzerinde incelemiş, MS teşhisi konulmuş 955 kişide MS riskinin, EBV ile enfeksiyondan sonra 32 kat arttığını, ancak benzer şekilde bulaşan sitomegalovirüs (CMV) dahil olmak üzere diğer virüslerle enfeksiyondan sonra artmadığını bildirilmiştir. Çalışma sonuçlarında araştırmacılar, bu bulguların EBV’nin MS’in önde gelen bir nedeni olabileceğini belirtmişlerdir.
Bilim insanları, Multiple Skleroz’a (MS) neden olduğu kanıtlanan öpücük hastalığına karşı geliştirilen ilk aşıda önemli bir aşama kaydetti. Avustralya’daki QIMR Berghofer Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nden ilk aşıyı geliştirme yolunda çalışmalar yapılmakta olduğu açıklanmıştır. Fareler üzerinde yaptıkları deneylerde, vücudun bağışıklık sisteminin işleyişinde kilit rol oynayan lenf düğümlerini hedef alan bir aşı tasarlayan araştırmacılar, aşının virüsle mücadele edecek uzun ömürlü antikorlar ve T hücreleri üretmekle kalmadığını, aynı zamanda virüsle ilişkili tümörlerin büyümesine karşı koruma sağlayan bir bağışıklık yanıtını da tetiklediğini bildirmişlerdir.
Epstein-Barr virüsü aşısı henüz yalnızca fareler üzerinde denendiğini belirten bilim insanları, insan deneyleri için yeterli parasal destek fonlarını bulmak için çalıştıklarını, her şey yolunda giderse 2024 yılında klinik deneylere başlanabileceğini açıklamışlardır.
Halk sağlığında enfeksiyonlardan korunma yöntemleri olarak hijyen ve aşılamanın önemi Epstein-Barr virüsü ile karşımıza çıkmaktadır.
KAYNAKLAR
1. Uslu YE, Görmez A, Epstein Barr Virüsü ve Burkitt Lenfoma. Turkish Journal of Science. 2018; 3(1):1-13.
2. Bjorevik K, Cortese M, Healy BC, Kuhle J, Mina MJ, Leng Y, Elledge SJ, Niebuhr DW, Scher AI, Munger KL, Ascherio A. Longitudinal analysis reveals high prevalence of Epstein-Barr virus associated with multiple sclerosis. Science. 2022;375(6578):296-301. https://doi.org/10.1126/science.abj8222