Değerli meslektaşlarım,
Bu yazıma da yine 44 senenin ardından mesleğimde gördüğüm, aslında bildiğimiz ama çözümsüz kalmış veya cevabı verilmemiş bazı uygulamalardan örneklerle devam edeceğim.
Bu konulardan en önemlisi bana göre hastanın kendi ilacını se.me konusu. Bu, FIP 2004 kongresinde de ‘’kendi kendini tedavi eden tüketici hangi ilacı kullanacağına nasıl karar verir’’ başlığı altında incelenmiştir.
FIP’te yapılan eczane bilgi birikimi sempozyumun da 2. Başkan Keith Johnson, birçok ilaca reçetesiz erişimin mümkün olması nedeniyle, kendi kendini tedavinin daha popüler hale geldiğini, yararlı bilgiye erişerek tüketicinin bilgili kararlar vermesini sağlamanın önemli olduğunu belirtmiş.
Burada ilk takıldığım şey tabi ki popüler kelimesi idi.
Yıllar önce İstanbul’da katıldığım bir mesleki sempozyumda bu konuda ilk şokumu yaşamıştım. O günlerde ilaçta reklama karşı ve ilacın sadece eczacı gözetiminde ve teşhisi konmuş bir hastalık için kullanılması gerektiğine inanmış bir eczacı olarak (ki hala o noktadayım) tanınmış bir farmakoloğun inan.la tüketicinin bu hakkından bahsetmesi benim mesleğimi gözden geçirmeme neden oldu.
O sempozyumdan önce bazı ağrı kesicilerin ve grip ila.larının tüketiciler tarafından tercih ediliyor olması gerektiği tartışmasının gündemde olduğunu hatırlatmam gerek.
Oysa hepimiz biliyoruz ki özellikle ağrı kesicilere çok dikkat etmek gerektiği, grip ilaçlarının içindeki bazı maddelerin de birçok kronik hastalıkta kullanılmaması gerektiği ortadaydı. Sonrasında malum PPA olayı patlak verdi ve Allahtan artık pseudoefedrinli ilaçlar da kontrole tabi hale getirildi.
Tüketici araştırmaları, sağlık hizmeti konusunda tüketici tavsiyelerinin ana kaynağının kitle iletişim araçları olduğunu göstermektedir.
Firmalar ürünlerini eczacılara tanıtarak ve tavsiyeleri ile satmaya çalışırlar. Eczacılar ise insanların ürün seçebilmek için eksik bilgiye sahip olabileceklerini düşünürler. Ama şu an gördüğümüz tablo, reklam sayfası artık açılmış ne denli denetimlidir bilmiyoruz ve eczacılar tüketicinin bilinci ile kendi bilgileri arasında bir mücadele mi verecekler yoksa ürünleri daha rahat satmanın kolaylığı içinde mi olacaklar. Bu da mesleki gelecekleri açısından önem taşıyacaktır düşüncesindeyim.
Bu anlamda ayni oturumda Gana’ dan Ecz. Alexander Dadoo reklam ve bilgi verici ürün tanıtım broşürlerinin eczacının OTC kullanımı konusunda tüketiciyi bilgilendirme rolünün ortadan kalkıp kalkmayacağını sorgulamıştır.
Buna karşılık özellikle bazı Avrupa devletlerinde eczacılar, doktorların iş yükünü azaltacak birçok eylemde bulunma yetkisi elde ederek aynı zamanda ülke sağlık ekonomisine olumlu katkılar sağlamaktadırlar. (Örneğin aşılama kampanyalarında görev alarak) Bu konu bizde de tartışmaya açılmalı ve konunun sınırlarının eczacılar açısından sağlık sisteminde belirli hale getirilmesinin ülke sağlığı açısından önemli olduğunu düşünüyorum.