Değerli meslektaşlarım,
Her ay masama oturduğumda eczacılık yazmak umudu içinde olurum. Emekli olduğum andan itibaren gerek sosyal medyadan gerek haftada bir defa uğradığım eski eczanemden ülkemdeki eczacılık sorunlarını irdelemeye devam ederim. Hep şunu düşünmüşümdür, keşke bu sorunları eczacılık mesleğinin gerçek işlevine taşıyabilsek. O zaman mesleğimizi çağın gerektirdiği gerçeklerle paylaşabileceğiz.
Bu hafta sosyal medyada okuduğum bir yazıda ABD’de klinik eczacıların sağlık sistemi içindeki işlevini okuma imkânı buldum. Bir klinisyen doktor olan yazar Amerika’da klinisyen eczacıların halk sağlığındaki önemini vurgularken ülkemizde eczacılığın bir satış noktasına döndüğünü haklı olarak belirtmiş. Buna belki ciddi itirazlar olsa da gerçek ile yüzleşmek mecburiyetinde olduğumuz açık.
Geçtiğimiz günlerde ülkemiz sahte ilaç sorunu ile boğuşurken en azından bu konularda meslek kuruluşlarının ilacın sahibi oldukları iddiasına sahip çıkıp tepki göstermeleri ve bu konuyu kamu önünde tartışmaya açmaları gerekirdi diye düşünüyorum. Onlarca fakültemizden ise tık yok zaten. Yine bu konuda her zaman olduğu gibi medyada birkaç hekim arkadaşın açıklamalarına şahit olduk.
Biz ne zaman birinci basamak sağlık hizmetinde gerçek hizmet elemanı haline geleceğiz
merak etmekteyim. Bu nasıl olacak, koşulları nedir, sistematiği nedir?…
Bu konuda eğer fakültelerimizde başlayan bir yöntem yok ise bu kağıt üzerinde kalacak bir işlev olacak gibi duruyor. Unutun meslek hakkını, mesleği konuşmayan mesleğe kimse hak tanımaz.