1981 Yılından 2007’ye kadar 25 milyon insanın AIDS hastalığı nedeniyle ölmesi, etkeni olan İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsünün (HIV) yayılması ve AIDS hastalığının artışına karşın, bilincin yükseltilmesi amacıyla 1 Aralık günü Dünya AIDS Günü olarak kabul edilmiştir.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Bulaşıcı Hastalıklar Daire Başkanlığı verilerine göre; ilk vakanın görüldüğü 1985 yılından 31 Aralık 2018 tarihine kadar 19 bin 748’i HIV ile enfekte, bin 772’si AIDS olmak üzere toplam 21 bin 520 vaka bildirilmiştir. Ülkemizde HIV enfeksiyonuna en sık 25-34 yaş arası rastlanmakta ve cinsiyet dağılımına göre bakıldığında yüzde 80 erkek, yüzde 20 kadın olduğu gözlenmektedir.
AIDS’in etiyolojik ajanı HIV virüsü, insan vücudunun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir. Virüs, ilk olarak Barré-Sinoussi ve ekibi tarafından 1983 yılında izole edilmiştir. HIV, Retrovirüsler ailesinin Lentivirüs alt ailesine üye bir virüs tipidir. Lenti yavaş anlamına gelir. Dolayısıyla bu tür virüslerin oluşturdukları enfeksiyonlarda kişinin enfekteolması ile ciddi semptomların ortaya çıkışı arasında uzun bir süre vardır. Genetik materyal olarak DNA taşıyan normal virüslerin tersine Retrovirüsler yapılarında RNA barındırırlar. AIDS hastalığını oluşturan HIV, genetik ve serolojiközelliklerine göre HIV-1 ve HIV-2 olmak üzere ikiye ayrılır.
HIV, en yüksek miktarlarda enfekte kişilerin kanında bulunmaktadır. Bunun dışında; genital salgılar, balgam, anne sütü, tükürük, gözyaşı ve beyin omurilik sıvısında da virüs bulunabilmektedir. Bulaşta en çok rol oynayan kan, genitalsalgılar ve anne sütüdür. Virüsün bulaş yolları, enfeksiyonun ortaya çıkış süresini etkileyen etkenlerden biridir. Enfeksiyonu kan yoluyla alanlarda virüs miktarı daha fazladır ve hastalığın ortaya çıkış süresi daha kısadır (6-7 yıl). Bu süre cinsel temas yoluyla alanlarda 1-12 yıldır. HIV, gebelik boyunca, doğum sırasinda ve emzirme ile anneden bebeğe geçebilmektedir. El sıkışma, sosyal öpüşme (yanaktan yanağa), kucaklaşma, başkasının giysisini giyme, tükürük, göz yaşı, ter, öksürük, aksırıkla, yiyeceklerle, aynı tabak, çatal, kaşık, bardak, aynı tuvalet ve banyoyu kullanma, telefon ve benzerlerini kullanmakla ve toplu taşıma araçlarında olduğu gibi ortak ve kalabalık mekanlarda bulunmakla da HIV / AIDS bulaşmaz. Ayrıca, sivrisinek ve her türlü böceğin sokmasıyla da HIV in bulaşmadığı kanıtlanmıştır. HIV enfeksiyonunun klinik seyri;virüsün bulaşması, primer HIV infeksiyonu (Akut HIV infeksiyonu), serokonversiyon (Antikor oluşması),asemptomatik dönem , erken semptomatik dönem , geç semptomatik dönem (AIDS), ileri evre olmak üzere yedi evreden oluşmaktadır.
HIV enfeksiyonunda virüsü ortadan kaldıran bir tedavi henüz yoktur, ancak virüsün çoğalmasını kontrol eden ilaçlar vardır. Bu ilaçların genel adı “Antiretroviral ilaçlar”, bu ilaçlarla yapılan tedavi de antiretroviral tedavidir. Vücuttaki HIV’ikontrol altında tutabilmek hedefli ilk ilaç olarak Azidotimidin(Zidovudin, AZT) (Şekil 1) 1987’de geliştirilmiştir. AZT, virüsün insan vücudunda kendini kopyalarak çoğalmasını engelleyen bir çeşit antiretrovial ilaçtır. Antiretroviral ilaçlar en basit tanımıyla, vücuttaki HIV miktarını baskılayarak, kontrol altına alır ve bağışıklık sisteminin güçlü kalmasını sağlarlar. AZT, “Nükleozit Ters Transkriptaz İnhibitörleri (NRTIs)” adı verilen antiretroviral ilaçlar sınıfındandır. AZT kullanımını zorlaştıran tek faktör fiyatı değil, ilacı kullanan bireylerde çok ciddi yan etkilerin oluşması ve ilaç yanlış kullanıldığında HIV’in kolaylıkla dirençli hale gelmesi ve ilaca başlanmadan önceki belirtilerin tekrar oluşmaya başlaması idi. Bir diğer sorun ise AZT’nin saklanma koşulları idi: İlacın buzdolabında saklanması gerekiyordu. Bütün bu faktörler ise; AZT kullanan bir bireyin gündelik hayatını sürdürememesi, evden dahi çıkamaması gibi sonuçlar doğuruyordu.
Şekil 1. 1-[(2R,4S,5S)-4-azido-5-(hidroksimetil) oksolan-2-il]-5-metilpirimidin-2,4-dion
Antiretroviral tedavi seçimi yapılırken birçok faktör göz önünde bulundurularak tedavi bireyselleştirilmeli ve en uygun rejim seçilmelidir. Antiretroviral tedavide kullanılan ilaçlar: 1)Ters Transkriptaz”(RT) inhibitörleri a) Nükleosid RT inhibitörleri (NRTI) : Zidovudin, Lamivudin, Abakavir, Tenofovir disoproksil, tenofovir alefanamid, Emtrisitabin, Stavudin, Didanozin, Zalsitabin b) Nükleozit olmayan RT inhibitörleri (NNRTI) : Delavirdin, Nevirapin, Efavirenz, Etravirin, Rilpivirin; 2) Proteaz inhibitörleri: Sakinavir, İndinavir, Lopinavir-Ritonavir, Atazanavir, Tipranavir, Darunavir, Amprenavir, Fosamprenavir, Nelfinavir; 3)İntegraz inhbitörleri: Raltegravir, Elvitagravir-kobisistat, Dolutegravir; 4) Füzyon inbitörleri: Enfuvirtid; 5) CCR5 Koreseptör antagonisti: Maravirok .
Tek etken maddeli ilaç tedavisi yerini 90’larda kombinasyon tedavisine (Tablet sayısından bağımsız olarak, birden fazla etken maddeden oluşan kombine ilaç kullanımı) bıraktı. Bu yeni tedavi şekline HAART (Highly Active AntiretroviralTherapy – Yüksek Etkili Antiretroviral Tedavi) denildi. Aynı zamanda cART (Combination Antiretroviral Therapy – Kombine Antiretroviral Tedavi) de denilmektedir. Antiretroviral tedavide kullanılan tek tablet rejimleri (tek tablette kombinasyon): 1) Stribild (Elvitegravir + Kobisistat + tenofovir disoproksil fumarate + emtrisitabine); 2) Triumeq(dolutegravir + abakavir + lamivudin); 3) Genvoya(elvitegravir + tenofovir alefanamid + emtrisitabin + kobisistat.
Bu tür ilaçlar bir dozda en az iki farklı, çoğunlukla üç etken madde içerirler. Etkili bir kombinasyon tedavisi, insan vücudundaki HIV miktarını azaltır ve tamamen kontrol edilebilir bir seviyeye, yani *belirlenemeyen seviyeye indirir. Kombinasyon tedavileri, virüsün herhangi bir etken maddeye direnç geliştirmesi olasılıklarını en risksiz seviyeye düşürerek, kandaki HIV miktarının baskılanma oranını arttırmaktadır.
Günümüzde HIV için geliştirilen ilaçlar, virüsün vücutta çoğalmasını ve bağışıklığı baskılayıcı etkisini önleyerek, HIV pozitif kişilerin uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlamaktadır. Bunun için tedaviye erken başlanması ve doktor kontrolünde düzenli olarak devam edilmesi önemlidir.
AIDS’e yönelik farkındalık yaratan etkinliklerinin önemli olması nedeniyle, bu kapsamda medya bilgilendirme kampanyalarının düzenlenmesi önemlidir.
KAYNAKLAR
1. Özer AKGÜL, Reyhan ÇALIŞKAN, Yaşar Ali ÖNER “HIV/AIDS: Güncel Yaklaşımlar” Tıp Fakültesi Klinikleri Cilt 1 Sayı 1 – Nisan 2018 (19 – 31).
2. Farmasötik Kimya, 2.Baskı, Hülya Akgün, Ayla Balkan, A.Altan Bilgin, Ünsal Çalış, Nesrin Gökhan, Sevim Dalkara, Hakkı Erdoğan, Dilek Demir Erol, Mevlut Ertan, Fügen Özkanlı, Erhan Palaska, Selma Saraç, Cihat Şafak, Birsen Tozkoparan, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 2014, ISBN: 975-491-171-1. ; İlaç tasarımı ve ilaç geliştirme bölümü, Prof.Dr.Sevim Dalkara, s……
3. Foye Medisinal KimyaTemel
İlkeleri,
Victoria F. Roche ,
David A. Williams ,
Thomas L. Lemke ,
S. William Zito, Çeviri Editörü:
Prof. Dr. Öztekin ALGÜL ,
Dr. Ecz. Kayhan BOLELLİ, 1. Baskı, 2019, ISBN: 9786057578136, Kemoterapi: antiviral ve Antir
etroviral ilaçlar, s.559-591.