Günümüzde dünyadaki en fazla can kaybı ile sonuçlanan hastalıkların başında kanser tiplerinin bazıları gelmektedir. Mortaliteye en çok neden olan bu tiplerin, erken evrede teşhisi ve etkin bir şekilde tedavisi mortalite ve morbidite riskini önemli ölçüde azaltmaktadır.
Bu amaç teşhisin doğru ve net bir şekilde yapılabilmesi için zamanlama ve doğru diagnostik yöntem/ler ve medikal cihazların ve yetkin personelin kullanılması hayati önem taşımaktadır. Anatomik görüntüleme teknikleri, çoğu zaman morfolojik değişikliklere dayandığı için hastalığın ilk aşamasında yeterli olamamaktadır. Alternatif olarak, fizyolojik değişikliklerin tespitine dayanan non-invaziv bir görüntüleme tekniği olan sintigrafik görüntüleme teknikleri erken evrede teşhise imkân vermektedir. Kanser tiplerinin başında kadınlarda en sık görüleni meme kanseridir. Eğer erken teşhis edilmez ise hızlı metastaz yapma riski nedeni ile meme kanserinin erken tanısı büyük önem taşımaktadır.
Meme kanseri teşhisinde tedaviden önce aşağıdaki yöntemler kullanılmaktadır.
• Mamografi: Meme dokusunun röntgen ışınları ile incelenmesi esasına dayalı bir yöntemdir. İki amaçlı yapılmaktadır. Bunlardan birincisi her bireyin yaptırabileceği, bir şikâyeti olmaksızın tarama ve kontrol amaçlı tüm meme tetkikini içeren uygulama diğeri ise tanı amaçlı yapılan mamografidir. Bu incelemede şüpheli kitle veya bölgenin daha detaylı tetkiki söz konusudur.
• Ultrasonografi: Ses dalgalarının dokulardan geri yansıması esası ile çalışır. Bu yöntemde amaç momografi ile şüpheli görülen kitlenin yapısını daha da aydınlatılması amaçlanmaktadır. Dolayısı ile teşhis edilen kitlenin içinin sıvı veya ‘solid’ diye tabir edilen katı bir kitle olup olmadığının saptanması çok önemlidir. Zira içi sıvı dolu kitleler kist diye adlandırılırken tamamen katı olan yani “solid” yapıya sahip olanlar ise memenin tümörleridir. Bu oluşumların iyi veya kötü huylu olduğu ayrımını düzenli takipler veya başka ileri yöntemlerle yapmak gerekmektedir.
• Galaktografi: İlaçla uygulanan bir görüntüleme yöntemidir. Meme başından akıntı şikayeti olanlarda süt kanallarının ilaçla çekilmesi esasına dayanır.
• İnce iğne biyopsisi: Patolojik bulgu tespiti amaçlı standart enjektör iğnesi ile hücresel bazda örnek alıp mikroskop altında değerlendirilmesi esasına dayanır.
• Kalın iğne biyopsisi: Patolojik bulgu tespiti amaçlı özel bir iğnenin kullanılarak doku parçası alınarak bunun değerlendirilmesi esasına dayanır.
• Stereotaksik biyopsi: İncelenecek kitlenin yeri özel bir cihazla tespit edilerek tespit edilen lokasyondan örnek alınması esasına dayanır.
• Stereotaksik işaretleme: Şüpheli görülen alanın ince özel bir telle çevrilmesi temeline dayanır.
• Cerrahi biyopsi: Operasyonla bütünü çıkartılan kitlenin mikroskop altında incelenmesi temeline dayanır.
Dolayısı ile meme CEA’da erken teşhis önem taşımakla birlikte günümüzde farklı evrelerdeki kanser tiplerinin tedavisinde biyoteknolojik ilaçların bir grubu olan monoklonal antikorlarla yapılan tedaviler büyük bir önem taşımaktadır. Zira konvansiyonel ve sentetik ilaçlar diye adlandırdığımız ilaç moleküllerine kıyasla onkolojide bireysel tedavilerde kullanılan geleceğin molekülleri diye adlandırılan “phage display” ve ‘’rekombinant DNA teknolojisi’’ ürünü protein ve peptid bazlı biyoteknolojik ilaç molekülleri ile ciddi önemli sonuçlar alınmaktadır.
Bunun bir örneği de Meme CEA tedavisinde gözlenmektedir. Meme kanseri patolojik tablosu izlendiğinde vakalarının yaklaşık %30’una yakınının insan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2’nin (HER2) aşırı eksprese edildiği görülmektedir. HER2, tirozin kinaz aktivitesine sahip transmembran insan epidermal büyüme faktörü reseptörüdür. Sağlıklı bireylerde hücre büyümesinde ve çoğalmasında rol alır. HER2 gen amplifikasyonuna bağlı olarak HER2 aşırı ekspresyonu meydana gelir. Bunun sonucunda hücrelerin malign transformasyonu meydana gelebilmektedir. Bunun yanında yine meme CEA’ya özel olarak meme kanserinde de bulunan folat reseptörlerinin sağlıklı dokulara oranla tümör dokusunda yüksek miktarda bulunduğunu göstermektedir. Bu bulgular meme CEA üzerindeki hedefleme çalışmalarının HER2 ve folat reseptörleri üzerinde yürütülmesine araştırmacıları yönlendirmiştir.
Monoklonal antikor Trastuzumab’ın moleküler yapısı ve şekli.
Meme CEA tablosunda artış gösteren HER-2 ekspresyonunun, erken evre meme kanserli
hastalarda mevcut tedavilere yanıt oluşturması olumsuz bir özellik olduğu bilinmektedir.
HER-2'ye karşı geliştirilmiş humanize tipte monoklonal antikor olan trastuzumab, HER-2 pozitif olan hastaların ki bunlar totalin yaklaşık %15-20’sini oluşturmaktadır, sonuçlarını dramatik olarak değiştirmiştir. Trastuzumab meme CEA hastalarında yüksek miktarda eksprese olan Her-2/neu geninin bir ürünü ve EGFR ailesinin bir üyesi olan p185Her-2/neu transmembran reseptörünü bloke eder. Klinik çalışmalar değerlendirildiğinde, trastuzumab kullanımı progresyon riskini %31, ölüm riskini %22, lokorejyonel nüks riskini %47, uzak metastaz riskini ise %38 azaltmaktadır. Bu haliyle HER-2 pozitif erken evre meme kanserli hastalarda trastuzumab kullanımı, son on yıl içinde klinik onkoloji alanında kaydedilen en önemli gelişmelerden biridir.
Kaynaklar
– Delgado J. et al. The EMA review of trastuzumab emtansine (T-DM1) for the adjuvant
treatment of adult patients with HER2-positive early breast cancer. ESMO Open
2021;6(2): 100074.
– Stewart P. et al. Do all patients with HER2 positive breast cancer require one year of
adjuvant trastuzumab? A systematic review and meta-analysis. The Breast
2020;54:203-210.
– Nabholtz JM, Reese DM, Lindsay MA, Riva A. HER2-positive breast cancer: update on Breast
Cancer International Research Group trials. Clin Breast Cancer. 2002;3 Suppl 2:S75-9.
– T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2019.
– Erman M, Dede D.Ş. HER-2 Pozitif Meme Kanserinde Adjuvan Trastuzumab Tedavisi.
Turkiye Klinikleri J Med Oncol-Special Topics. 2012;5(2):55-9.