Birinci Basamak Sağlık Hizmeti Olarak Eczaneler ve Değişmeyen Gerçekler.
Geçtiğimiz günlerde İzmir Eczacı Odası Genel Kurulu’na katıldım. Orada, 23 Eylül 2023’ te kaleme aldığım “Eczane Sahipleri Derneği” başlıklı yazım aklıma geldi. O yazıda da aynı soruyu sormuştum: “Biz sadece eczane sahipleri olsak, eczacı kimliğimizi bir kenara bıraksak, bu kürsülerde neleri konuşurduk?”
Aradan zaman geçti, ama gündem aynı: eczanelerimizin yaşadığı ekonomik daralma, mevzuat baskıları, kurumsal kararlara olan tepkiler… Ancak bütün bu tartışmalar, çoğu zaman mesleğimizin asli niteliği olan birinci basamak sağlık hizmeti sunuculuğu gerçeğini göz ardı ediyor.
Eczaneler Sadece Ticari İşletme Değil, Sağlık Kurumudur
Eczanelerimiz, vatandaşın ilk başvurduğu sağlık birimleridir. Bu yönüyle toplum eczaneleri, birer birinci basamak sağlık hizmeti sunucusudur. Halkın ilaca, bilgiye ve danışmanlığa erişiminde eczacıların oynadığı rol, sadece ekonomik bir faaliyetle açıklanamaz. Ne var ki, alınan kararlar, yapılan düzenlemeler ve ekonomik kısıtlamalar, çoğu zaman eczaneyi bir ticari işletme gibi gören anlayıştan kaynaklanıyor.
Bu bakış açısı değişmeden hiçbir sorunu kökten çözemeyiz. Eczane bir “ticaret alanı” değil, bir “sağlık hizmet alanı” dır. Dolayısıyla, yaşanan ekonomik ve mevzuata dair sıkıntılar da ancak bu tanım üzerinden, yani eczanenin birinci basamak sağlık kurumu olduğu gerçeği kabul edilerek çözülebilir.
Bilimsel Veriye Dayalı Temsil Gücü
Sağlık Bakanlığı, SGK, Maliye, Tarım Bakanlığı, Belediyeler… Eczanelerimizi doğrudan etkileyen çok sayıda kurum var. Ancak bu kurumlarla etkili iletişim kurabilmek için sadece yönetsel tepkiler değil, akademik temellere dayalı argümanlar üretmemiz gerekiyor.
Siyasi otoriteler karşısına otururken elimizde bilimsel veriler, ekonomik analizler ve halk sağlığına dayalı raporlar olmalı.
Eczacılık fakülteleriyle iş birliği içinde, meslek örgütlerimizin desteklediği bu akademik temeller, alınacak kararlar için emsal oluşturmalıdır.
Eczacılığın Rotası: Meslek Biliminden Toplum Sağlığına
Bugün dünyada eczacılık mesleği, yeniden tanımlanıyor. Klinik eczacılık, farmasötik bakım ve koruyucu sağlık hizmetleri alanında eczaneler giderek daha aktif bir rol üstleniyor.
Bizim de artık bu dönüşümü fakültelerimizle, meslek örgütlerimizle ve oda yönetimlerimizle birlikte planlamamız gerekiyor.
Yolumuz, eczacılığın bilimsel köklerinden beslenen ve toplum sağlığına hizmet eden bir yön olmalıdır.
Aksi halde, her yıl genel kurullarda aynı cümleyi tekrar edeceğiz:
“Hiçbir şey değişmedi.”
Ama biz biliyoruz ki değişim, sadece ekonomik taleplerle değil, mesleğin özündeki bilimsel ve toplumsal misyonu yeniden hatırlamakla başlayacak.

