“Person of Interest” dizisinin bir bölümünde, Elias karakteri nihayet dişine göre bir satranç rakibi bulur ve oyuna şöyle başlar; kendine ait birer tane kale ve atı oyundan çıkarır, sanki o taşlarını kaybetmiş gibi, onlar hiç yokmuş gibi. Sebebi sorulduğunda da şöyle der :”dezavantajlı durumdayken nasıl kazanacağımı öğrenmek istiyorum”. Şöyle de diyebiliriz, düşmekten korktuğu uçuruma, kendisi atlıyor. İnsan beyni çok enterasan, koşullara mükemmel uyum sağlıyor. Yani siz beyninize bir işi üç günde bitirme emri verin üç günde bitirir, aynı işi yarım günde bitirme emri verin; yarım günde bitirir. Burada niyetimiz önemli, koşullar o kadar önemli değil. Kazanmaya odaklı bir beyin koşulların içinden sıyrılmanın yolunu bulur.
Tüm dezavantajlarımıza rağmen bugünün eczane eczacılığında elimizde muhteşem bir güç var: insanlarla güvenilir bağlar kurarak; profesyonel sağlık hizmeti verme yetkisi ve sorumluluğu. Günümüzde insanlar internet üzerinden araştırma yaparak sağlık sorunlarına çözüm arıyor, yapay zekayla psikolog gibi sohbete giriyor, terapi hizmeti alıyor . Daha yeni bir arkadaşım, telefonunda yüklü yapay zeka aracına her gün terapiste gider gibi sıkıntılarını yazdığını, onun verdiği cevapları, önerileri beğendiğini ve hatta uygulayıp sonuç aldığını söyledi. Mantıklı. Ancak mantıklı olması bizi bir yere kadar götürebilir, çünkü insan sadece mantıktan ve iradeden oluşan bir makine değil. Duygularımız ve insanlarla ilişki kurmaya ihtiyacımız var. Bu yıl eczane eczacılığı deneyimimde yirmin üçüncü yılım ve şunu rahatlıkla ifade edebilirim, çoğu insan eczaneye sohbet etmeye, dertleşmeye, bizlerle bağ kurmaya geliyor . İlaç vermek tali işimiz, asıl işimiz güvenli bağlar kurmak. (Ben bir perifer eczanesiyim, bende durumlar böyle olabilir kalabalık bir cadde eczanesinde ihtiyaçlar ve süreç farklı olabilir).
“Eczane Sitesi” eğitimlerinden Dr. Melih Bulut ‘un eğitiminde çok yerinde bir ifade ile karşılaştım; eczacı için “ombdusman” diyordu ; yani bir çeşit “arabulucu”ve “bilirkişi”. Dünya Sağlık Örgütünün “eczacının yedi yıldızı “ tanımında belirtilen hizmet sağlayacı ve iletişim kurucu rollerine güzel bir gönderme.. Eczacı hekim ile hasta arasında, devlet ile yurttaş arasında, sağlık ile ticaret arasında bir “güvenli bağlanma” merkezi, bir sağlık sunucusu, profesyonel bakım ve hizmet sağlayıcı, karar verici, lider, yönetici, öğrenen ve öğreten. Bu arada bu yedi yıldıza iki yıldız daha eklendi; araştırmacı ve girişimci . Yani eczacılık toplum açısından bakıldığında da, devlet açısından bakıldığın da özel bir yerde. Biz genelde kendi özelliklerimizin ve değerimizin farkında olamıyoruz. Gerçek bir toplum sağlığı öncüsü olabiliriz, özellikle bizim gibi okumanın çok tercih edilmediği toplumlarda. Gerçekten bilen ve gerçekten iletişim kurabilen eczacılar sistemde öne geçiyor . Bir işte güvenilir bir yapı inşa etmenin iki kanadı var: mesleki bilgi ve karakter. Birinden biri eksikse olmuyor. Hem mesleki anlamda tatmin edici bilgiye sahip olacağız, hem de onun ağırlığını taşıyacak tevazuya, özgüvene, prensiplere ve dürüstlüğe sahip olacağız. Karakter inşası çok kişisel bir mesele, saatlerce anlatabilirim, ama insanların önceliklerine ve değerlerine bağlı olduğu için şu anda geçiyorum. Gelelim mesleki bilgiye; konu sağlık, güzellik, ilaçlar, yaşam tarzı tıbbı olabilir ; farketmez, 2025 yılında bizim “bilmiyorum” deme lüksümüz yok. Elbette bilmiyorsak bunu söyleyeceğiz, aydınlanmanın ilk adımıdır; bilmediğini bilmek. Ancak takdir edersiniz ki; bilmemek ayıp değildir, öğrenmemek ayıptır. Eczane eczacılığı gücünü yerel bağlardan, güçlü insani ilişkilerden, eczacının güvenilir bir kaynak olmasında alıyor. Toplumumuz eczacıya güveniyor, eşsiz bir üstünlük…Bu bize neyi sağlar ? Toplum sağlığını sadece tedavi boyutunda değil, sağlığın korunması boyutunda da ileri taşıyabilmeyi. Ancak bu , sadece ilacı doğru vermeyi, doğru tarif etmeyi değil, doğru iletişim kurmayı da gerektiriyor. Kendim ve çalışanlarım için düzenli olarak eğitim videoları ile ve (gidebiliyorsak fiziksel eğitimlerle de) ilaç bilginden önce iletişimi, konuşmayı, oturmayı, kalkmayı, görgüyü öğrenmek üzere çalışıyoruz. Burada ifade ettiğim görgü, çok çok genel bir ifade, hasta karşılamak, hastayı uğurlamak, içecek ikram etmek, hitap etmek, zor durumların açıklamasını yapmak, eczaneye gelirken nasıl giyineceğimizi bilmek, telefon açmayı bilmek, bir sağlık profesyoneli ile iletişim başlatmak ve sürdürmek, eczaneye evimiz gibi sahip çıkmak, temiz ve derli toplu tutmak, kapının önünü temiz ve derli toplu tutmak, genel olarak düzen ve hatta özen…Bu özellikler çalışanımızda ya da bizde zaten varsa ne mutlu ; ama her zaman hazır olmayız ve bu derslere çalışmamız gerekir. Özenmemiz ve her gün emek vermemiz gerekir. Bu denli işimize saygılı olmanın , bereketi arttırdığını düşünüyorum. Sanki eczanelerimiz bu özeni ve saygıyı bereket ile ödüllendiriyor, sanki hissediyor ve bir yanıt üretiyor. Bu anlamda eczaneler de, mekansal olarak, insanların kendini güvende hissettiği ve çekinmeden soru sorabildiği yerler. Eczaneler sevilen, güvenilen ve saygı duyulan işyerleridir. Gerçekten özenilen, gerçekten iletişim kurulan, içtenlikle sohbet edilen eczanelerde çalışmak tadına doyum olmaz bir lezzettir. Gelen herkes potansiyel dosttur, arkadaştır, çözüm ortağıdır. Eczacılar sadece sağlık ve ilaç sorularına yanıt vermezler, insanların günlük sorunları için de bir çözüm merkezidirler, bir çeşit “çözüm üretme merkezi”dir eczane. İşte böyle konumlandıracağız eczaneyi, “sağlık merkezi”, “profesyonel bilgi merkezi”, “çözüm merkezi”. Beynimize böyle komut vereceğiz. Eczanemizi olduğumuz yerde böyle konumlandırmak için neye ve kimlere ihtiyacımız var? Bunu bulacağız ve adım adım inşa edeceğiz.Mümkünse sevdiğimiz ve ilgi duyduğumuz bir ya da birkaç alanda uzmanlaşacağız, marka olacağız, o alanı sahipleneceğiz. Biz sahiplenince, bize soracaklar, çekim gücümüz artacak. İnsanlarla (hem çalışanlarımızla hem hastalarımızla )etkili iletişim kuracağız, toplum önderi olacağız , bulunduğumuz yerde sosyal anlamda bir lider olacağız. Gücümüz buradan geliyor bizim, eczanemizin güvenilirliğinden, insanlarla olan bağımızdan, eğitimimizden ve tüm bunlara gösterdiğimiz özen ve saygıdan geliyor. İşimizi sevmek çok şahane ama saygı daha üst bir mertebe gibi geliyor bana. Saygı sevgiyi getiriyor zaten, insan ilişkilerinde de böyle. İşimize olan saygıya yeteri kadar yatırım yapmadığımızı düşünüyorum. Bu konuda Japon kültürü iyi bir ilham kaynağı olabilir, Japonlar hem insanlara, hem nesnelere, hem dünyaya çok saygılılar. Atom bombasından sonra bile böylesine hızlı ve kalıcı bir toparlanma, çalışkanlıkla beraber saygıyı da içerdiği için olabilir.
Korku üzerinden değil güç üzerinden, tehdit üzerinden değil fırsat üzerinden hareket edelim. Online platformlar ucuzluk üzerinden yürüyorsa biz bilgi ve güven üzerinden yürüyelim. Bilgi ve güven, paradan daha değerlidir. Satış değil değer üretelim, değer katalım ve sunalım. Geleceğimiz ve bugünümüz için yatırım yapalım, hem esasta hem usülde üstün olalım. Hem içeriğimiz güçlü olsun, hem üslubumuz düzgün olsun. Bilginin ve görgünün temsilcisi olalım. Netlik içinde nezaketi koruyalım. Etik içinde gelişimi ve büyümeyi tasarlayalım. Eczanelerimiz birer mücadele alanı değil de, bolluğun, bereketin, güvenin kapısı olsun. Peki tüm bunlar için neleri öğreneceğiz, hangi araçlara ihtiyacımız var?
-Ekip Yönetimi
-Finansal Okuryazarlık
-Hedef Belirleme & Hedefe Giden Yolu Tasarlama
-Güncel Eğitimler & Seminerler (Reçeteli ilaç, OTC, Dermokozmetik)
-İletişim Becerileri
-Stres Yönetimi
-Kriz Yönetimi
-Risk Yönetimi
-Hasta Odaklılık
-Çözüm Odaklılık
-Pazarlama Becerileri
-Zaman Yönetimi & Yıllık- Aylık- Haftalık Ajanda Planlama
-Stratejik Düşünme
-İşbirliği
-Teknoloji & Yapay Zeka & İyi Bir Eczane Yazılımı
Şimdi yukarıdaki başlıklardan kendinize en yakın bulduğunuz ve en uzak bulduğunuz iki taneyi işaretleyin. Yakın bulduğunuz güçlü yönünüze hitap ediyor, uzak bulduğunuz zayıf yönünüze. Geliştirmeye bu ikisinden başlayacağız. Güçlü yönümüzü parlatmak ve en zayıf halkayı onarmak; iş geliştirme için iyi bir başlangıç. Sayısız eğitim platformu, kitap, YouTube ve podcast kanalı var bu konularla ilgili. Öğreneceğiz ve çalışanlarımıza öğreteceğiz. Rekabete değil kendi özgünlüğümüze, kendimizi büyütmeye odaklanacağız. Farklılıklarımızı ön plana çıkararak öne geçeceğiz. Teknoloji ile barışık olarak, eczane yazılımlarını tam tekmil kullanmayı öğrenerek, bu yazılım ve teknolojiyi yanımıza alarak, insanları yanımıza alarak ve en önemlisi zamanı yanımıza alarak ilerleyeceğiz. Oyundan çıkmadan, kuralları herkesten iyi bilerek ve uygulayarak, işi bir üst seviyeye taşıyacağız.
Dizideki karakter satrancı, önceden düşmanı, sonradan müttefiki olan biri ile oynuyordu. Kendi taşlarını çıkardığı gibi, rakibinin tarafına da ek olarak fazladan taş yerleştiriyordu ; kendini zorlamak ve strateji üretmek için iyi bir alıştırma… Rekabete değil işbirliğine ve organizasyona inanıyordu . Her zaman koşulların üzerinde düşünüyordu ve bir çözüm buluyordu . Öncelikle kendi zihinsel ve duygusal engellerini aşmakla ilgileniyordu.
Bir işi ve ekibi yönetmek önce kendimizi yönetmekle başlar.
Kendimizi yönetmek kendimizi tanımakla başlar.
Kendimizi tanımak deneyip yanılmakla başlar.
Denemek bir adımla başlar.
Hadi başlayalım.

