Değerli Meslektaşlarım,
Son dönemde eczanelerimizde ciddi bir kamu kurum iskontosu sorunu yaşanmakta. Eczacılarımız sosyal medya üzerinden sürekli bir çözüm arayışında; neler yapılabileceğine dair yoğun bir fikir alışverişi içinde bulunuyorlar.
Oysa yıllardır birçok düşünce insanı bu konuya dikkat çekmiş, çeşitli çözüm önerileri ve yol haritaları sunmuşken, meslek odalarımızın ve birliğimizin bu konuda somut bir vizyon ortaya koyamaması gerçekten düşündürücüdür. İçinde bulunduğumuz yüzyılda bu tutumu anlamakta güçlük çekiyorum.
Kamu kurum iskontosu, eğer esasen ilaç üreticilerinin kamuya sağlaması gereken doğrudan bir destekse, bu yükün eczaneler üzerinden değerlendirilmesi baştan beri yanlış bir uygulamadır. Bugün hangi firmanın eczane kanalıyla ne kadar ürün sattığı, dijital veriler üzerinden rahatlıkla tespit edilebiliyorken, bu iskontonun doğrudan SGK ile firmalar arasında yapılacak bir anlaşmayla uygulanması en doğru çözüm olacaktır.
Ancak daha da önemlisi, kutu başına kurulan ekonomik sistemin gelecekte yaratacağı belirsizliklerdir. Bu sistem içerisinde eczacılarımızın mesleklerini icra ederken insanca bir gelir elde edebilmeleri giderek zorlaşmaktadır.
Bu durum, aslında 1970’ li yıllardan bu yana dünya eczacılığında sıkça tartışılan bir konudur. Özellikle gelişmiş ülkelerde, ilaç daha erken bir dönemde aktif bir ticari meta haline geldiğinden, ekonomik etkileri hızlıca anlaşılmıştır. Bu nedenle meslektaşlarımız iş yapış biçimlerini dönüştürerek mesleki hak ve kazanımlar elde etmişlerdir. Bizim de bu süreçleri yeniden keşfetmemize gerek yoktur. Bu modelleri kendi koşullarımıza uyarlamak mümkün ve gereklidir.
Ne yazık ki meslek örgütlerimizin bu konudaki yaklaşımı, düşünceleri ya da attığı somut adımlar eczacı kamuoyuna yeterince şeffaf biçimde yansıtılamamaktadır. Oysa eczacı, sadece ilacı sunan bir ticari işletmeci değil; halk sağlığının korunmasında birinci basamak sağlık hizmet sunucusu olarak görev yapan, danışmanlık ve izlem hizmetleri sunan bir sağlık profesyonelidir. Bu sorumluluğa rağmen, mesleğin ekonomik sürdürülebilirliği açısından giderek artan bir belirsizlik yaşanmakta; eczacılar ise bu boşluğu sosyal medya platformlarında bireysel çabalarla tartışarak doldurmaya çalışmaktadır. Meslek örgütlerinden beklenen ise, bu dağınık enerjiyi ortak bir vizyona dönüştürecek yönlendirici, kapsayıcı ve meslek hakkını önceleyen yapısal çözümler sunmalarıdır.

