11. TÜSAP İlaç ve Eczacılık Vizyon Toplantısı, “İlaçta Biyoteknoloji Ekosistemi” teması ile Üsküdar Üniversitesinin ev sahipliğinde yapıldı. Biyoteknolojik ilaç geliştirme süreçleri konusunda yaşanan sorunların ve çözüm önerilerinin masaya yatırıldığı toplantıda TÜSEB’in çalışmaları ve sektöre sağlayacağı faydalar TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu tarafından anlatıldı.
Sağlık sektörünün liderleri, 11. TÜSAP İlaç ve Eczacılık Vizyon Toplantısı için Üsküdar Üniversitesi’nde, 6 Eylül 2019, Cuma günü biraraya geldi. İlaçta Biyoteknoloji ekosisteminin gündeme taşındığı toplantıya Kamu, özel sektör ve STK yöneticilerinden 68 kişi katıldı.
Üsküdar Üniversitesi’nin ev sahipliği ile gerçekleşen toplantıda Cumhurbaşkanlığı Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu Üyesi Dr. Osman Coşkun, T.C. Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, T.C. Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, TİTCK Başkan Yardımcısı Dr. Ecz. Harun Kızılay, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Başkanı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu, İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz, AİFD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Hüsemoğlu, AİFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli ve TÜSAP Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sabahattin Aydın gibi sağlık sektörünün geleceğine katkı sunan önemli isimler bir araya geldi.
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) ve bu sendikanın bünyesinde faaliyet gösteren Biyoteknolojik İlaç Platformu’nu oluşturan firmalar ile Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) ve üyelerinin katkıları ile düzenlenen 11. TÜSAP İlaç ve Eczacılık Vizyon Toplantısının moderatörlüğünü İEİS Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Biyoteknolojik İlaç Platformu Başkanı Murat Barlas yaptı.
“Türkiye’deki en büyük eksik, ürün potansiyeli olan ürün adaylarına yatırımı yapacak yatırımcıların bulunamaması”
İlaç sektörünün yetkili isimlerinin ve sektör temsilcilerinin de yer aldığı toplantıda konuşan ve Türkiye’de mevcut ekosistem ve geleceğe dönük hedeflerden bahseden Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Başkanı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu, Başkanlığa 3 ay önce getirildiğini ve TÜSEB Genel Sekreteri Prof. Dr. Hasan Türkez ile birlikte ilaç geliştirmenin tüm aşamalarında farklı tecrübelere sahibi olduklarını belirtti.
Dünyada klinik çalışmaların hakkı ile fonlayan bir ülke olmadığını dile getiren Mardinoğlu, bu eksiğin giderilmesi ile ilgili olarak “Elinizde potansiyel olan bir ürün olduğunda bir start up kurarsınız, bununla ilgili gerekli yatırımcılar bulursunuz ve bu yatırımcılar sayesinde klinik çalışmaları fonlamaya başlarsınız. Ancak elinizde bir yatırımcı olsa dahi Faz 1 ve Faz 2’yi en iyi ihtimalle fonlar, Faz 3’e geldiğinde ‘big pharma’ dediğiniz firmaya satarsınız. Bu firmalar ürünü tamamlayıp, bir ürün halinde dünyada satışına başlar” dedi.
Türkiye’de şimdiye kadar bu konuda TÜBİTAK’a fonlar verilmiş olduğu, temel araştırmanın fonlandığı ancak klinik araştırmalar için bir fonlama ya da yardımda bulunulmadığını sözlerine ekleyen Mardinoğlu, bunun stratejik nedenleri olabileceği gibi mevzuattaki farklı sorunlar nedeni ile klinik çalışmalar araştırma-geliştirme projeleri sayılmadığı için belli noktada kısıtlayıcı önlemlerin alınmış olabileceğine değindi. Türkiye’de en iyi tanı kiti ya da en iyi ilaç geliştirilmiş olursa dahi TÜBİTAK fonları ile bunun ürüne dönüştürülmesinde belli engeller oluşmuş olduğunu ifade eden Mardinoğlu, “Türkiye’deki en büyük eksik, ürün potansiyeli olan tanı kiti, ilaç, aşı gibi ürün adaylarına gerekli yatırımı yapacak yatırımcıların bulunamamasıdır. Belli ürünlerin, belli potansiyeli olmasına rağmen Türkiye’de bu tür projelere bir güven olmadığı ve diğer yatırım alanlarına göre uzun vadeli yatırımlar olduğundan dolayı ne yazık ki bu konuda bir eksiklik oluşmuş” diye konuştu.TÜSEB’in milli ilaç geliştirmede ürüne yönelik bir hedefi olduğunu belirten TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu, TÜSEB’i pozisyonlandırırken TÜBİTAK’a bir rakip olmasından ziyade tamamlayıcı olup aynı zamanda Türkiye’deki yatırımcı açığını kapamak gibi bir niyetin olduğunu sözlerine ekledi.
Milli ilaç geliştirmek için bireysel ve dönüşümsel tıp, temel araştırma ve klinik öncesi/klinik çalışmalar olmak üzere 3 basamağa değinen Mardinoğlu, TÜSEB olarak çağrıya çıkılan stratejik Ar-Ge ve işbirliği projelerinden de bahsetti. Sistem biyolojisi ve biyoinformatik, hesaplamalı yapısal biyoloji ile yenilikçi ilaç geliştirme olmak üzere stratejik Ar-Ge projeleri çağrılarının yanı sıra ilaç geliştirme; tanı kiti; tıbbi cihaz ve biyomalzeme ve aşı geliştirme alanında uygulamalı proje iş birlikleri çağrıları hakkında bilgi veren Mardinoğlu, TÜSEB bünyesinde Klinik Araştırmalar Merkezi kurulduğunu belirtti. Bu merkeze ilişkin, “Asıl hedefimiz yurtdışından ya da yurtiçinden gelen firmaların gerekli ilgili merkezi bulmasını sağlamak ve ilgili CRO ile ya da ilgili hoca ile buluşmasında etkin bir rol almaktır. Ancak özellikle belirtmek isterim ki TÜSEB bunun komisyoncusu olmayacaktır. Sadece koordinasyonu yapıp hocalarımızın çalışmaya katkısı oranındaki hakkı olanın hocamıza ve çalışma ekibine aktarılması konusunda bir koordinasyon görevi üstleneceğiz” diye konuştu.
Türkiye’de ulusal biyobanka eksikliği olduğunu söyleyen Mardinoğlu, Aziz Sancar Araştırma Merkezi’ne ulusal biyobanka kurma hedeflerinden bahsederek; “Türkiye’de yaklaşık 10 bin hastadan doku, idrar, kan, dışkı, tükürük gibi örnekler toplayacağız. Bu örnekler toplandıktan sonra bir şekilde gelecek için de muhafaza etmek gerekiyor. Ne yazık ki Türkiye’de şu an ulusal biyobanka eksikliği var. Klinik araştırmalar ve ya sağlık alanında bir Ar-Ge’nin daha iyiye gitmesi için olması gereken bir temel unsur oluşturulamamış” diye konuştu. Ulusal biyobanka için hedeflerinin yaklaşık 100 bin doku, idrar, dışkının saklanabileceği bir biyobanka merkezi olduğunu belirten Mardinoğlu, “Bu merkezi Türkiye’deki tüm araştırmacıların, şirketlerin ve paydaşların hizmetine bedelsiz olarak sunmak istiyoruz” dedi.
“Türkiye biyoteknoloji ve biyoteknolojik ilaç teknolojilerine odaklanacak”
Toplantıya kurul üyesi kimliği ile değil de şahsen katıldığından şahsi görüşlerini paylaştığını dile getiren Cumhurbaşkanlığı Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu Üyesi Dr. Osman Coşkun, “Katıldığım benzer toplantılar arasında en verimlilerinden biri bu toplantı idi. Kamu ve özel sektör temsilcilerinin birarada olup karşılıklı tartışma yaptığı bir ortam mevcut” dedi. Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu’nun çalışmalarından bahseden Coşkun, “Kararname ile belirlenen görev yetkisi kapsamında bugüne kadar yol haritası ve stratejisini belirlemiş oldu. Konuya ilişkin uzmanlarla yapılan anket çalışmaları sonucunda ülkemizin önümüzdeki süreçte odaklanacağı teknoloji alanları da belirlendi. Belirlenen 27 teknoloji alanından biri biyoteknoloji ve biyoteknolojik ilaç teknolojileri. Bu şu demek; önümüzdeki süreçte ülkemiz bu alana odaklanacak” diye konuştu.
“Ar-Ge odaklı çalışıyoruz”
TÜSAP İlaç ve Eczacılık Vizyon Toplantısı için Üsküdar Üniversitesi’nde ev sahipliği yaptıklarından dolayı memnuniyetlerini dile getiren Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üniversite olarak Ar-Ge odaklı çalıştıklarını vurguladı.Öğrencilerle birlikte Türkiye’de ilk Bilim ve Fikir Festivalini yaptıklarını ve ana konusunun da yapay zeka olduğunu söyleyen Tarhan, üniversitenin çalışmalarının bir kısmından bahsederek nörogenetik ve nöroinformatik ile ilgili altyapı kurmakta olduklarını, BCI-Beyin Bilgisayar Arayüzleri ile ilgili çalıştıklarını ve İSTKA İstanbul Kalkınma Ajansı projesi ile Protein Laboratuarı kurduklarını ifade etti. Laboratuarın ilaç üretiminde önemli olduğunu kaydeden Tarhan, üniversitenin ayrıca farmakogenetik laboratuarları olduğunu belirtti. Bu laboratuarda psikiyatride ilk defa ilaç kan düzeyine bakarak kişinin genetik algoritmasına uygun, kişiye özel ilaç kullanımı ile ilgili bir altyapısının olduğuna değindi.
“İlaç biyoteknolojik ekosistemi henüz oluşturulamadı”
İlaçta biyoteknolojik ekosistem konusunun önemine dikkat çeken TÜSAP Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sabahattin Aydın, “Aslında ekosistem her türlü canlının kendi etrafındaki cansızlarla iletişiminden oluşan bir ortamı ifade ediyor. Biz biraz mecazi anlamda her türlü eylemimizin, projemizin ya da yapmak istediğimiz bir inovasyon için bulabileceğimiz yaşama ortamını kastediyoruz. Geçmiş bürokratik tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki; hangi fikrimiz, hangi görüşümüz, hangi icraatımız, hangi reformumuz ve hatta yetkililer tarafından verilmiş hangi icra kararı olursa olsun tüm paydaşlarla etkileşim içinde oluşturulacak bu ortam oluşmadan o karar hayata geçmiyor” diye konuştu. Gerçek anlamda ekosistem oluşturulamamışsa ekolojik niş denilen sadece kendi yaşamınızı sürdürmeniz için gerekli olan kararlarla bir yere varılamadığını ifade eden Aydın, “Biyoteknoloji konusunda TÜBİTAK ve TÜSEB başta olmak üzere destek veren araştırma kurumlarımız, birçok firmamız ve Ar-Ge kuruluşları büyük gayret sarf ediyor. Ancak Türkiye’nin bu konuda adım atamadığı noktasında şikayetçi oluyoruz. Kanaatimce bu, henüz bu ekosistemi oluşturamamış olmamızdan kaynaklanıyor. Bu konuda karar vermiş olmak, teşvikler vermek, fon bulmuş olmak ya da herhangi bir yasa çıkarmış olmak sorunu çözmüyor. Bunların hepsi bir arada etkileşim halinde olmalı” şeklinde konuştu.