Eczacı Hüsnü Arsan 1898 yılında doğmuş, 1922 yılında Eczacı Mektebi’nden mezun olmuştur. 1923 yılında İstanbul, Küçükpazar semtinde bir eczaneyi devralmış ve adını “Hüseyin Hüsnü Eczahanesi” olarak değiştirmiştir. Galata’da 1880 yılında Sophocle Castoriadés (ö. 1935) tarafından açılmış eczaneyi 1934 yılında devralmıştır. Bu eczanenin adını Karaköy Eczanesi olarak değiştirerek yeniden açmıştır. Dönemin İstanbullunun en meşhur eczaneleri arasında yerini almıştır.
Hüsnü Bey eczanesinde eczacılık yapmanın yanında ilaç üretime de başlamış ve 1932 yılında “Likrol” isimli ilacına ruhsat almıştır. 1935 yılında “Akridol” isimli ikinci ilacına ruhsat almıştır. Galata’da kuruduğu laboratuvarında ilaç üretime ağırlık vermeye başlayan Hüsnü Bey, “Antidispine, Efedrin, Likroform ve Neolikrol” isimli ilaçları üretmeye başlamıştır. Soyadı kanunundan sonra “Arsan” soyadını almış ve laboratuvarına “Hüsnü Arsan Laboratuvarı” ismini vermiştir. 1949 yılında Ecz. Celal Zadil’in “Anadolu Laboratuvarı”nı ilaçlarıyla birlikte satın almıştır. Laboratuvar 1974 yılında Hüsnü Arsan İlaçları A.Ş. ismini almış ve 1978 yılına kadar kızı Ecz. Tülay Arsan tarafından yönetilmiştir. Daha sonra Bilfar Holding bünyesine dâhil olmuştur. Laboratuvarın ilaçları Bilim İlaç Sanayi A.Ş. tarafından satılmaktadır.
Arsan, eczane eczacılığı ve ilaç üreticiliği gibi faaliyetleri yürütürken meslek siyasetini her aşamasını yakından takip etmiştir. Türkiye Eczacıları Cemiyeti, Etibba Odası, Kodeks Komisyonu, Türkiye Eczacıları Laboratuvar, Türkiye Eczacıları Deposu, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kuruluşlarında yönetim kuruluğu üyeliği veya başkanlığı yapmıştır. İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’nda Meclis Üyeliği görevini sürdürmüştür.
Arsan, ekonomik durumu yetersiz öğrencilerin yararlanabilmesi için “Eczacı Hüsnü Arsan Tahsisatı” adıyla bir burs fonu oluşturmuş ve öğrencilere yardımlarda bulunmuştur. 31 Temmuz 1949 günü Büyükada’daki evinde kalp yetmezliği sonucu vefat etmiştir.
1931 yılında Hüsnü Bey dönemin Türkiye Eczacıları Cemiyeti’nin meslek yayını olan Türk Eczacı Âlemi dergisine patentli ilaçlar, ecza ticareti konulu yazılar yazmış, sorunları ve çözüm önerilerini sırlamıştır. Dilerseniz öncelikle o yazılardan birinden bir bölümü okuyalım:
“Görülüyor ki patentli ilaçların en çok kullanılanları otuz kalemi geçmiyor. Fakat bunlar hep yeni ve kıymetli ilaçlar olduğundan hemen her reçetede bunlara tesadüf edilir. Halkımıza 0,5 lik otuz kaşe hexamethylen tetramini 35-40 kuruşa vermek imkânı var iken 30 kaşe Urotropin’i 150 kuruşa vermek herhalde yürekte bir acı husule getirecek haldir. Halkımızın büyük bir kısmı, köylüler ile şehirlerin orta ve fakir tabakası henüz tıbba alışmamışlardır. İstanbul’un fakir semtlerinde bile koca karı ilaçları revaçtadır. Bunları saklamaya lüzum yok, dertler söylenmekle tedavi edilir. Her gün eczanelerimize gelerek kulak ağrısı için tavşan yağı arayanlar eksik değil. Biz bir taraftan bu halkı hekime sevk ederken diğer taraftan ilacını ucuz vermeliyiz. Bilmeliyiz ki verilen ilaç paraları halkın rızıklarından kesilmiş paralardır. Hastaya billâlüzum ödemeyeceği derecede pahalı bir ilaç vermek hastanın o ilacı tedarik edememesini intaç eder. Bu takdirde gene koca karı ilaçların avdete mecbur olur. Binaenaleyh memleketimizin bu hususiyeti her memleketten ziyade bizi patentli ilaçlara karşı kanuni bir cephe almaya mecbur ediyor. Biz bu lüks ilaçların yerine tedavi ve kimya noktasında tamamen aynı havasa malik ve onlardan 5-10 hatta 15 misli ucuz olan muadili kimyevilerini ikame etmenin yolunu bulmak zaruretindeyiz. Bu bapta en kestirme yol birçok düsturu edviyelerde olduğu gibi beynelmilel kısa isimleri kodeksimize kabul ve bu isimleri bir broşür halinde derhal memleketin bütün etıbbasına neşir ve tamim etmektir.”
Arsan’ın 1931 yılında ülkenin içinde bulunduğu durumları özetlemesi ve özellikle de Türkiye’ye yavaş yavaş girmeye başlayan ithal ilaçların fiyatlarının çok yüksek olmasına dikkat çekmiştir. Bu durum karşısında yerli, milli bir ilaç üretimi işaret etmiştir.
Meslek büyüğümüz Arsan’ın 1931 yılında yazdığı yazının bir bölümünü okuduğunuzda bugünden farklı ne düşündünüz? Ben size söyleyeyim, o zamanlarda henüz laboratuvardan-atölyeye, atölyeden-fabrikaya geçebilecek potansiyeli olan yüzden fazla Türk firması vardı. Bunca yıl sonra onlardan kaçı ayakta kaldı? 3 mü 5 mi? Kalanların kaçı orijinal molekül çalışmaları yapıyor? 1 mi 2 mi?
Günümüzün sorunlarını ve çözüm önerileri bir de bu açıdan değerlendirmek gerekiyor sanırım.
Şekil-1: Hüseyin Hüsnü Arsan (1898-1949)
Kaynakça:
Turhan Baytop, Eczahane’den Eczaneye. Bayer, 1995, s. 109-110.
Turhan Baytop, Laboratuvardan Fabrikaya. Bayer, 1997, s. 130-132.