Diyabet, ömür boyu süren ancak kontrol altında tutulabilen kronik bir hastalıktır.
Kontrol altında tutulabilmesinde eczacının rolünün çok önemli olduğu, yapılan bir çok bilimsel araştırmada kanıtlanmıştır. Biz eczacılar; hastalık hakkında bütünsel bir donanıma sahip olursak, hastalarımızın yaşam kalitesini o kadar çok arttırabilir ve hastalığın seyrine o kadar olumlu katkı sağlayabiliriz.
Diyabet; aynı zamanda çok sinsi ilerleyen bir hastalıktır ki bu yüzden çoğu hasta önemli bir diyabetik komplikasyonuyla karşılaşmadan, hastalığının ciddiyetini anlamaz veya hasta olduğunu kabul etmez.
Bir diyabet hastasında; kan glukoz seviyesi kontrol altında tutulmazsa, komplikasyonlar o kadar tehlikeli ve ölümcüldür ki, maalesef geri dönüşümü olmayan sonuçlara yol açabilir.
-Ayakta başlayan ufak bir yara ile hastanın bacağının kesilmesine.
-Uzun süre glukoz seviyesine bakılmayan bir hastanın; böbreklerinde oluşan hasarla, Kronik Böbrek Yetmezliği’ne yakalanmasına ve diyalize girmesine hatta hayatını kaybetmesine.
-Gözlerindeki sıkıntıyı fark eden ancak bunu önemsemeyen diyabet hastasının, kör olmasına.
-Diyabetin kardiyovasküler hastalıkları tetikleyerek; hastanın kalp krizi, inme gibi geri dönüşü olmayan vakalara rastlayabilmesine.
-Genç yaşlarda , erektil disfonksiyona neden olabilmesine.
-Diyabetli hastada demans riskinin arttırmasına ve Alzheimer Hastası olmasına.
-Yine diyabet hastalarında, depresyonun, anksiyetenin çok daha yaygın olmasına.
-Bacaklarındaki damarların hasar görmesi ve sonrasında ampütasyona.
-Diyabetli hastaların yarısında görülen sinirlerin hasar görmesi sonucu oluşan nöropatik durumlara.
-Hipertansif atak geçirme riskinin artmasına ve daha sayabileceğimiz bir çok komplikasyona yol açabilir.
HASTALIĞINI KABULLENDİRME
Bu saydığımız hayati komplikasyonlar, bir diyabet hastasında hemen görülmediği, çoğu zaman yavaş yavaş ilerlediği için de diyabet hastalarının hastalıklarını kabullenmesi zor oluyor. Kronik bir hastalığı olan diyabetli bir hastanın uzun ve kaliteli yaşamasının birinci şartı hastalığını kabullenmesidir.
Hastalarınızdan şöyle şeyler duymuşsunuzdur;
‘’Benim şekerim iyi, sabah ölçtüm 200 çıktı, bizim komşunun 400’’
‘’Şekeri çok kaçırdığım zaman, insülini biraz fazla uyguluyorum’’
‘’Meyveyi de mi azaltacağız?’’
‘’Tatlandırıcılar çok zararlıymış ,çayıma çok değil bir tane şeker atıyorum’’
Bu cümlelerin aslında hepsi, bilgi eksikliği ve hastalığını kabullenmeme ama aynı zamanda ölüme biraz daha yürüme.
Bu tarz dirençli hastalarımızı, mutlaka hekime yönlendirmeli ve açlık kan şekeri, tokluk kan şekeri, Hba1c gibi 3 aylık kan glukoz seviyesini belirleyen tetkikleri yaptırmasını sağlamalıyız.
Bugüne kadar hep dedik ki; hastalarımızın ruhen de iyi olması için güzel şeyler söyleyelim ama durum hayati öneme haiz ve hasta direniyorsa da; ‘’ Bacağın kesilebilir, kör olabilirsin, ÖLEBİLİRSİN’’ de diyelim ki, onu hayata bağlayalım.
SİYASETTE DİYABET
Nerde Eczacı varsa, orda sağlık vardır, umut vardır..
Uşak Eczacı Odası Saymanı iken, Türk Eczacıları Birliği Genel Saymanı olan ve Eczacılık adına birlikte çalışmaktan onur duyduğum Eczacı Özgür Özel; CUMHURİYET HALK PARTİSİ Genel Başkanlığı’na seçildi ve Partisinin Grup Toplantısı’nda ;
‘’Elimdeki çiçek mavi, Diyabet Mavisi, bugün Dünya Diyabet Günü ve bu çiçeği bana 7-8 9 yaşındaki Tip 1 Diyabet Hastası evlatlarımız verdi. Bu şekilde 30 bin çocuğumuz var. Bu çocuklarımızın günde 10 kez küçücük parmakları deliniyor, canları yanıyor. Halbuki bütün Avrupa’da ve daha az gelişmiş ülkelerde; çocuklarımızın canının hiç acımadığı ve anne babalarının cep telefonlarına uyarı gönderen, Sensörlü Şeker Ölçüm Cihazlarını devlet karşılıyor.
Bir Eczacı olarak şunu söyleyeyim ki, bu çocuklarımız daha fazla ağlamasın, bu cihazları devlet karşılasın.’’
Bir eczacı olarak izlerken gurur duydum, başarılar dilerim.
Sevgi ve umutla..