Son 20 yıldır eczacılık mesleğinin örgütlü yapısında her kademede imzası olan Ecz. Şefkat Güler, Çorum’un Parlayan yıldızı. Çorum ilinin en başarılı kadını ünvanına da sahip Çorum Eczacı Odası Başkanı Şefkat Güler ile yaptığımız röportajda 2003 yılında başladığı Başkanlık serüveninde aynı heyecanla eczacılık mesleğine hizmete devam ettiğini gördük. Başkan Güler, sorularımızı içtenlikle ve detaylı olarak cevapladı…
Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz
Dünyanın ilk barış antlaşmasının (Kadeş) yapıldığı, Hitit Uygarlığını içinde barındıran bir Anadolu şehri olan ÇORUM’da doğdum. İlkokul öğrenimimi Afyon ilinde, ortaokul ve lise öğrenimimi Çorum’da tamamladım. Üniversite sınavlarında Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne giriş yaparak 1984 yılında mezun oldum. Üniversitede akademik kariyer yapmak istememe rağmen ailemin Çorum’a dönmem için ısrarı karşısında bu isteğimden vazgeçtim. Çorum’da eczane açma teşebbüslerinde bulundum, ailemin kamu sektörünü daha güvenli görmesi gibi nedenlerle bunu gerçekleştiremedim. Sağlık Bakanlığı ve SSK (SGK) Genel Müdürlükleri’ne başvurularda bulundum ve Çorum SSK (SGK) Hastanesinde hastane eczacısı olarak göreve başladım. 1,5 yıl süren hastane eczacılığı görevim sırasında evlendim ve bir erkek çocuğu sahibi oldum daha sonra eşimin de cesaretlendirmesiyle hastaneden ayrılıp 1988 yılında 4 aylık bir çocuk annesi olarak Çorum merkezde eczanemi açtım ve böylece eczane eczacılığı serüvenime başlamış oldum.
Eczanemi açtığım ilk zamanlar meslek odaları hakkında çok da fazla ilgi ve bilgi içinde değildim. Çorum ve etrafımızdaki iller 6. Bölge Samsun Eczacı Odası’na bağlı olarak İl Temsilciliği şeklinde oda faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Benim de oda faaliyetlerine ilk adım atışım aileden gelen liderlik içgüdüsü ve meslektaşlarımın da teşvikiyle İl Temsilciliği görevini almakla olmuştur. Değişen çalışma koşulları uzaktan Çorum’a hizmet almamız bizim için vakit kaybı olurken Samsun Eczacı Odası için de kendisine bağlı diğer illerdeki üyelerine hizmet vermek hiç de kolay değildi. Benim de temsilcilikteki idealim bir an önce Çorum’a Eczacı Odası kazandırmak, bağımsız bir şekilde kendi ilimizde mesleki faaliyetlerimizi yürütmekti. Bu düşüncelerime o zaman Samsun Eczacı Odası Başkanı olan Dr. Ecz. Gönül BERKER’den, Türk Eczacılar Birliği Başkanı Ecz. Mehmet DOMAÇ’tan, Türk Eczacılar Birliği 2. Başkanı Ecz. Erdoğan ÇOLAK’tan, Türk Eczacılar Birliği Genel Sekreteri Ecz. Sabih Tekin ÇAĞLAR’dan hiç unutamayacağım şekilde destek aldım. Meslektaşlarımızın da destekleriyle 2003 yılında kurucu başkanlığını da yapmış olduğum Çorum Eczacı Odası’nı kurduk.
Bir meslek kuruluşunun başında kadın kimliğinin olması Çorum’da diğer meslek kuruluşlarına ve sivil toplum kuruluşlarına da örnek olup bu görevlere gelen kadınlarımızın sayılarında bariz bir artış olmuştur. Bu da benimle birlikte mücadele eden kadın eczacılarımızı fazlasıyla memnun etmiştir. 8 Mart 2005 yılında da ilimizde başarılı kadın unvanını almaktan gurur duyuyorum.
Kadınlar için bu görevler çok fedakarlık ister, eşinizden, evladınızdan, iş yerinizden onlara ait olan zamanları alarak görevinizi sürdürürsünüz. Büyük bir özveriyle çalışılır. Herhangi bir maddi kazancınız yoktur. Sadece büyük bir aşk vardır; meslek aşkı, birlik ve beraberliğin hazzı ve geleceğe daha iyi bir eczacılık mesleği bırakacak olmanın gururu vardır. Tüm meslektaşlarıma (özellikle kadın meslektaşlarıma) tavsiyem bulundukları illerde eczacı odalarında ve meslek örgütlerinde görev almalarıdır. Meslek örgütlerinde kadınların yer alması uzlaşmayı, nezaketi, şefkati, hoşgörüyü ve verimliliği arttırır. Eczacılık mesleğinde kadın eczacı sayısının çok olduğu düşünülürse birliğimizde ve odalarda görev alan kadın eczacı sayımız yeterli değildir. Beklentimiz bu sayının artmasıdır.
2003-2013 yılları arasında eczacı odası başkanlığı görevimin yanında Çorum Anadolu Lisesinde 2 yıl süren okul aile birliği başkanlığı yaptım. Geçen ay kaybettiğimiz Prof. Dr. Doğan CÜCELOĞLU’nun ‘’Yeniden İnsan İnsana’’ kitabının bana kattığı düşüncelerle öğretmenler, öğrenciler, veliler arasında iletişim köprüsünü kurmaya çalıştım. Çorum’lu aydın insanların katkılarıyla aile birliğinin de çalışmasıyla okula çok güzel bir Fen Laboratuarını kazandırarak çocuklarımızın eğitimine destek olduk. Kişiler arası uzlaşmayı sağlamayı, topluma bir şeyler kazandırmayı seviyorum.
10 yıl (5 dönem) süren Oda Başkanlığı görevimi 2013 yılında bırakarak TEB Yüksek Haysiyet Divanı’na seçildim. TEB Yüksek Haysiyet Divanında üyelik ve başkanlık görevlerinde bulundum. 2019 yılındaki seçimlerle odamızın başkanlığına tekrar seçildim. Bugün ve daha önceki Çorum Eczacı Odası başkanlığı görevimi, yönetim kurullarında çalıştığım eczacı meslektaşlarımın destekleri ve uyumlu ekip çalışmaları sayesinde yürütmekteyim. Uyumlu ekip çalışması yönetimlerimizin üretkenliğini arttırırken, sorunların hızlı çözülmesinde büyük bir ivme kazandırmıştır, bu yönden şanslı başkanlardan biri olduğumu hissediyorum.
Pandemi dönemi ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Ocak 2020’de ilk sinyallerini veren covid-19, 11 Mart 2020’de Türkiye’de ilk vakanın görülmesiyle bizlere de pandemi hayatını başlatmış oldu. İlk önce İstanbul’da vakaların olması bize Çorum olarak virüsle ilgili bilgilendirme açısından zaman kazandırmış olsa da, Dünya Sağlık Örgütünden çelişkili bilgilerin gelmesi covid-19’la ilgili teşhis ve tedavi bilgilerinin yetersiz olması bizleri de meslektaşlarımıza karşı zor durumda bırakmıştır. İlk önce meslektaşlarımıza, maske kullanımının sadece hasta kişiler için olduğu yönünde bilgiler verdik, fakat anlaşıldı ki semptom vermeyen hastaların aramızda maskesiz dolaşmasıyla virüsün daha hızlı yayılmasına neden olduğu görülmüştür. Maskenin tüm insanlar için zorunlu olduğu sağlık otoritelerince karar verilmiştir. Bu durum ülke ve dünya çapında maske temininde krize yol açmıştır. Biz eczacılar da maske krizinden olumlu-olumsuz etkilendik. Çorum Eczacı Odası olarak bu durumdan eczacıların sorumlu olmadığını kamuoyundan ve sosyal medyadan ifade ettik. İlimizde vakalar görülmeye başlayınca İl Hıfzıssıhha Kurulu’nda görev alarak hem halkımız hem meslektaşlarımız için çalışmalar yaptık. Odamız üyesi meslektaşlarımızı ve eczane çalışanlarımızı bulaş riskinden korumak için koruyucu ekipmanları (siperlik, maske, gözlük) ücretsiz olarak dağıttık. Covid-19’la ilgili halkımızı ve eczanelerimizi bilinçlendirmek için maske, mesafe, hijyen temalı afişler hazırlayıp eczane vitrinlerinde, basında ve sosyal medyada paylaştık. Ülke genelinde dezenfektan ve hatta kolonya temininde yaşanan sıkıntıya eczanelerimizin laboratuarlarında dezenfektan ve kolonya üretimi sağlayarak çözüm bulmaya çalıştık. Pandemide halkımıza bilim insanı yönümüzü bir kez daha vurguladık.
Pandemide 7/24 kesintisiz ilaç hizmeti veren eczanelerimiz eczacıları ve çalışanlarıyla birlikte fedakarca ve özveriyle ön saflarda sağlık hizmeti sunmuşlardır. Hatta 1. Basamak Sağlık Hizmeti sunucusu olarak eczaneler aile hekimliklerinin yükünü azaltarak kronik hastalıklara sahip raporlu hastalara devam reçetesi düzenlemişlerdir. Virüsün çok hızlı yayıldığı dönemde İl Hıfzıssıhha Kurulu’nda eczanelerimizi bulaş riskinden korumak için mesai kısıtlaması ve güvenlik şeridiyle kapı önünde hizmet verme kararı aldırdık.
Grip aşıları halkımıza eczanelerimiz tarafından ücretsiz temin edilmiştir, maskeler ise Çorum Eczacı Odası olarak dağıtım kanalı ve Sağlık Bakanlığı ile irtibat sağlayarak eczanelerden eksiksiz bir şekilde halkımıza ulaştırılmıştır. Eczacılarımızın ve eczane çalışanlarımızın, ülkemize gelen covid-19 ve grip aşılarından öncelikli olarak faydalanmaları TEB’in girişimleri ve ilimizde İl Sağlık Müdürlüklerindeki görüşmelerimiz sonucu sağlanmıştır.
Pandemi, meslek odalarının ve TEB’in bir araya gelmesi, yüz yüze sorunların paylaşılmasında sıkıntı yaşatmıştır. Sosyal medya ve online teknolojilerle iletişim sağlanmış olsa da pandemiden önceki günlerimiz kadar verimli olmamıştır.
Oda faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?
Çorum Eczacı Odası olarak hali hazırda sürdürdüğümüz sosyal projemiz olmamakla beraber geçen yıllarda meslekte duayenimiz olan Ecz. Talat CERİTOĞLU’nun belgeseli hazırlanmıştır (youtube’da mevcuttur). Çorum Merkez ve İlçelerimizdeki ilkokul öğrencilerimize “Akılcı İlaç Kullanımı” bilgilendirmesi meslektaşlarımız tarafından yapılmıştır. Senaryosu yeni nesil kadın eczacımız ile aynı eczanede çalışan ve çalışmalarını geleneklerine bağlı olarak yürüten bir eczacı ebeveyninin kuşak çatışmasını anlatan “Erdem Eczanesi” adlı tiyatro oyununu Çorum halkı ve meslektaşlarımıza sahneledik. (youtube’da mevcuttur).
Ayrıca Yönetim Kurulumuz ve Komisyonlarımızla birlikte her yıl 14 Mayıs Eczacılık Haftası’nda Çocuk Esirgeme Kurumlarına, Huzurevlerine, İl Sosyal Yardımlaşma Vakfına, şehit ve gazi yakınlarına çeşitli projelerle maddi ve manevi desteklerimizi sunuyoruz. Bu konularda kadın eczacı meslektaşlarımızdan büyük destek alıyoruz.
Mesleğin geleceği ve Rehber Eczanem uygulaması ile ilgili düşünceleriniz?
Eczacılık mesleğinin sağlık alanında vazgeçilmezliğini sağlamak için mesleki hizmetlerimizi daha yükseğe taşımalıyız. Eczacılık mesleği zorlu ve detaylı bilimsel bölümleri olan bir eğitim sonucu elde ediliyor. Tıbbi bilgilerden, Farmasötik Kimya, Toksikoloji, Farmakoloji, Farmasötik Teknoloji gibi birçok bilimsel alanın eğitimini tamamlayarak eczacı olunuyor. Dolayısıyla eğitim içinde de klinik eczacılık temelleri atılıyor. Klinik eczacılık bizim gerçek ve olması gereken eczacı modelimizdir. Eczane eczacılığı sadece ilaçların hazır olarak hastaya sunulması değildir. İlaçla hastanın tedavi aşamasında tek kişi eczacılardır. Hastaların kullandığı ilaçların, besin etkileşimleri, kullandığı ilaçlarla etkileşimleri, kullanılan zaman ve kullanma şekli eczacının (klinik) sorumluluğundadır. En basitinden şunu söyleyebilirim, demir ilaçlarının süt ve süt ürünleriyle alınamayacağı hiçbir hekim tarafından hastasına aktarılmaz ve bu bilgiyi eczanede eczacısından öğrenen hastalar ilacın asıl uzmanının biz olduğumuzu anlarlar. İşte bu düşüncelerle klinik ve rehber eczaneyi önemsiyorum. Rehber eczanem pilot çalışmalardan bir adım ileriye geçerek ülke çapında birçok eczanemiz tarafından uygulamalara başlandı. TEB’in ve Odaların aracılığıyla uygulama içinde olmak isteyen eczacı modül eğitimini alarak hastalarına farkındalık yaratmaktadır. Rehber eczanem uygulaması eczacının hasta gözünde değerini arttırır.
1.Basamak Sağlık Hizmeti tanımından yol alırsak hastanın teşhisine destek sağlayan, tedavisinde rehabilitasyonunu sağlayan, koruyucu, etkin, düşük maliyetli yaygın sağlık hizmetidir. 1. Basamak Sağlık Hizmeti sunucusu olan eczanelerimizde hastalarımıza bu hizmeti ve daha fazlasını vermek isterken, rehber eczanemle değişen eczacılık hizmetlerini takip ederek çalışma ortamlarını güçlendirip hasta bakımını son derece geliştirecektir. Bu programı önemsiyorum, meslek hakkı kazanımında lokomotif bir rol oynayacağına inanıyorum.
Fakülte sayılarının hızla artmasının getirdiği sorunlar ve çözüm öneriniz…
Sağlık Bakanlığı, sağlıkta insan kaynakları 2023 vizyonuna göre 2023 yılında eczacı ihtiyacı 32.900 olarak belirlenmişken hali hazırdaki eczacı sayımız 37.761’dir. Bu verilerin durumunda eczacı fakültelerinin sayısının 50’nin üzerinde olması; eczacılık fakültelerini kazanan gençlerimiz istihdam sorunuyla karşı karşıya bırakacaktır. Ayrıca açılan bu üniversitelerdeki alt yapı yetersizliği eczacılık eğitimindeki kaliteyi düşürecektir. Fakülte sayıları azaltılmalı, kontenjanlar düşürülmelidir. Üniversitelerde öğrenci kontenjanları için karar verilirken ülkenin kaynakları, sektörün iş gücü ihtiyaçları göz önüne alınmalıdır. Gençlerimizin işsizlik sıkıntısıyla yarınlarını umutsuzlukla sürdürmelerine neden olunmamalıdır. Meslek örgütümüz ve biz odalar eczacılık fakültelerinin artmaması için ciddi mücadele etmeliyiz.
Eczacılar ve Eczaneler hakkında değişiklik yapan 6308 no’lu yasayla zorunlu yardımcı eczacılık uygulamasına 2018 yılında geçildi. 2013 yılında Eczacılık Fakültesine kayıt yaptırmış öğrencilerin 2018 yılında mezun olduklarında eczane açmak için öncelikle ciro kriterine göre belirlenmiş serbest eczanelerde ya da hastane eczanelerinde 1 yıl süreyle yardımcı eczacılık yapmaları gerekmektedir.
Yardımcı eczacılık, her yıl 2000 ve daha fazla sayıda mezun olacağı ön görülen eczacı istihdam sorununun çözümü değildir. Yardımcı eczacılık bu istihdam sorununu yalnızca 1 yıl ötelemektedir. Sağlık otoriteleri de bu konuda üzerine düşen görevi yapmalı, kamudaki eczacı kadrolarını arttırmalı, eczacılık fakültelerindeki akademisyen kadroları arttırmalarıdır. İlaç sanayinde eczacı çalışan sayısı oldukça düşüktür, oysa ilaç üretiminde en çok olması gereken meslek eczacılıktır. Eczacılık mesleğinin mezunlarımız tarafından sadece eczane eczacılığı olarak görülmesi doğru bir yaklaşım değildir.
Yardımcı eczacı çalıştıran eczacılarımız düşük karlılık, gider maliyetlerinin artması gibi dezavantajlı durumlara rağmen, üzerlerine düşen fedakarlığı ellerinden geldiğince yapmaktadır. Bu eczanelerimiz yardımcı eczacılık için sağlanan KOSGEB ve İŞKUR destekleri sınırlıdır. Bu desteklerin devamlılığı sağlanmalıdır. Olumlu yönden bakıldığında eczacı-eczacı birlikteliğiyle çalışmak, ister ikinci eczacılar, ister yardımcı eczacılar sağlık hizmet kalitesine katkı sağlamakta, meslektaşınızla çalışmanın güvenini yaşatmaktadır.
Mesleğin geleceği ile ilgili diğer sorunlar ve çözüm önerileri
Mesleğimizin bir değil, birden çok sorunu vardır. Şu an acil olarak;
• İlaç fiyat kararnamesindeki eczacı karlılığı düzeltilmeli, kararnamedeki fiyat kademelerinde özellikle kar oranı düşük olan 4. ve 5. kademedeki ilaçların karlılık oranı enflasyona göre düzeltilmelidir.
İlaca gelen zamlarla eczanedeki ilaçların % 40’ı 4. ve 5. kademe ilaç sınıfına girmektedir. Özellikle pandemide eczanelerimiz devam reçetelerindeki ilaçlarla ayakta kaldılar, bu ilaçlar da genellikle karlılığı düşük olan 4. ve 5. kademe ilaçları içermektedir. Bu durum karşısında gider maliyeti artmış eczacılarımız karlılığın da düşmesiyle ekonomik sıkıntılar yaşamaktadırlar. Mücadelemiz; ilaç fiyat kararnamesinin düzenlenmesinin sağlanması olurken, bunun yanında eczacıya nefes aldıracak olan yasalarla garanti altına alınmış kalıcı meslek hakkının da bir an önce hayata geçirilmesi olmalıdır.
• Diğer öncelikli ve acil sorunumuz, sağlığa dair ilaç dışı ürünlerin internetten ve büyük marketlerden kontrolsüz bir şekilde satılmasıdır. Bu durum halkın sağlığını tehlikeye sokmakta, hem de eczanelerimizi adaletsiz satış koşullarıyla baş başa bırakmaktadır.
Üstelik bu ilaç dışı pazar büyürken, ilaç pazarı küçülmektedir. Özellikle pandemide görüldü ki değişik vitamin ve mineral takviyelerine rağbet arttı. Bu ürünlerin ruhsatlandırmasının Tarım Bakanlığı’nda olması da kalitesizliği ve yan etkilerinin kontrolsüzlüğüyle insan sağlığını tehlikeye atmaktadır. Bu alanın bir an önce düzenlenmesi özellikle içeriği ilaç olan, etkisini ilaç gibi gösteren ürünlerin Sağlık Bakanlığı ruhsatlandırmasına geçmesi için tüm sağlık paydaşları olarak Türk Eczacıları Birliğimiz, Eczacı Odalarımız, ilaç dağıtım kanallarımız, ilaç kooperatiflerimizle el ele vererek mücadele etmeliyiz. Yasal düzenlemeler yaparak sağlıkla ilgili ilaç dışı ürünlerin eczane dışında satışını, internet ve sosyal medya gibi mecralarda reklamlarının yapılmasını yasaklamalıyız.
TEB ’in katkı sağlayacağı E logoyla çıkacak sadece eczanede satılacak ürünlerin tespitinin yapılması gerekmektedir.
• Kronik bir sorunumuz da yıllardır rahatlayamadığımız Sağlık Uygulama Tebliği’ndeki ilaç verme koşullarının yoruma dayalı kurallar içerisinde sıkışmasıdır. Türkiye’de eczacılık mesleği başlangıcından bu zamana gelişerek değişen bir meslek olmasından dolayı, sorunlarının hiçbir zaman bitmeyeceği aşikardır. Tüm meslek hayatım boyunca okuduğum, gözlemlediğim ve yaşadığım tecrübelerime dayanarak yönetici arkadaşlarıma ve oda üyesi meslektaşlarıma üç “M” kuralı diye nitelendirdiğim MÜZAKERE, MÜCADELE, MÜDAHALE öğretisini aşılamayı gayret ediyorum. Sorunların çözümlerinde meslektaşlarımızın bu üç “M” kuralını unutmadan, ayrıca moral ve motivasyonlarını bozmadan çalışmaları gerekmektedir.
Son olarak covid aşısı ile ilgili düşünce ve beklentilerinizi alabilir miyiz?
Aşılar son derece güvenilir biyolojik ürünlerdir. İnsanları hastalıklardan ve onun kötü sonuçlarından koruyabilmek için risk altındaki sağlam kişilere uygulanır. Üretim ve dağıtım aşamalarında çok sıkı kontrollerden geçmektedir. Bağışıklama aşı ile önlenebilir hastalıkların ve ölümlerin önlenmesi açısından en önemli toplum sağlığı müdahaleleri arasında yer almaktadır. Covid-19 pandemisinden kurtulmak için de kısa sürede dünyada ülkelerin aşı geliştirme çabaları oldu ve gerçekleşti. Covid-19 aşısı da bilim tarihinde bu kadar kısa sürede hazırlanan ilk aşıdır. Virüs ailesinin daha önce tanınmış olması teknolojik çalışmalarının ilerlemesi ve bilgi paylaşımının hızlı olması covid-19 aşısının laboratuvar çalışmalarını kolaylaştırıp üretimini sağlamıştır.
Ülkemizde süreç içerisinde birden fazla covid-19 aşı türü uygulanacak olmakla birlikte ilk olarak Çin’de üretilen Sinovac şirketinin CoronaVac isimli inaktif aşısının uygulanmasına karar verilmiştir. CoronaVac inaktif aşısının piyasadaki diğer aşılara göre daha az yan etkisi görülmüştür, saklama koşulları da ülkemiz açısından daha uygundur. Eczanemde ve eczacı meslektaşlarımızın da aşılanan hastalarımızdan gözlemlediğimiz kadarıyla, covid-19 aşısının çok nadir olmakla birlikte vücudun bazı yerlerinde, sırtta, yüzde kızarıklık, kaşıntı şeklinde alerjik reaksiyonlar, kol, baş ve eklem ağrıları, ateş yükselmesi gibi yan etkileri görülmüş fakat bu semptomlar kalıcı olmamıştır. Virüs hayatta kalmak için bizlerle mücadele ettikçe mutasyona uğrayarak devamlılığını sağlamak istiyor. İlimizde mutasyonlu virüse yakalanmış hastalar mevcut. Edindiğim bilgiler doğrultusunda çabuk bulaşan mutasyonlu virüs daha hafif semptomlarla hastalığı sürdürüyor. Tüm ümidim mutasyonlu virüsün Influenza gibi grip şeklinde kalması. Tüm dünyada olan bir bulaşıcı hastalıkla karşı karşıyayız, dolayısıyla aşı hastalığı önlemede önemli bir faktördür. Fakat bulaşmayı ne kadar ve ne sürede önlediği zaman içinde çıkacaktır. Aşı olsak bile yine maske, mesafe, hijyen kurallarına uymalıyız.
Pandemi süresince kaybettiğimiz tüm eczacı meslektaşlarımızı, eczacı teknisyenlerimizi, tüm sağlık çalışanlarımızı rahmetle anıyor, mekanlarının cennet olmasını diliyorum. 2021 yılının pandemiden, depremden, selden uzak; sağlıkta şiddetin olmadığı, sağlık çalışanlarının ve sağlığın kıymetinin anlaşıldığı bir yıl olmasını diliyorum.
Tüm meslektaşlarıma ve Eczacı dergisi çalışanlarına saygı ve sevgilerimi iletiyorum.