Eskişehir Eczacı Odası Başkanı Ecz. Mustafa Çelik, dergimizin sorularını yanıtladı. Çelik eczacıların yaşadığın sorunlarla ilgili, “Zorlukları hep birlikte, kararlılıkla ilerleyerek çözümler bulabiliriz. Unutmayalım ki, her sorunun bir çözümü vardır ve dayanışma içinde hareket ettiğimiz sürece başaramayacağımız hiçbir şey yoktur” dedi.
Öncelikle başkanlık görevinizi tebrik ederiz kısaca sizleri tanıyabilir miyiz?
Teşekkür ederim.
1990 yılında Eskişehir’de dünyaya geldim. Babamın memur olmasından dolayı birçok coğrafyayı tanıma fırsatım oldu. İlköğretim ve ortaöğretim hayatımı Kütahya ve Afyon’da tamamladım. Liseyi Burdur Bucak Adem Tolunay Fen Lisesi’nde tamamladım. 2007 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık fakültesini kazandım. 5 yıllık eğitim sonrası 2012 yılında mezun oldum. Askerlik görevimi tamamladıktan sonra vakit kaybetmeden 2013 yılı sonlarında eczanemi açarak mesleğe merhaba dedim. Eczanem Limon Eczanesi ismi ile hala aynı yerinde ilaç eczacılık hizmeti vermeye devam etmektedir.
Oda faaliyet ve kadrolarında yer alma hikayeme gelince;
Eczanemin yavaş yavaş rayına girmesiyle odamız faaliyetleri içerisinde yer almaya başladım. İlk kez 2017 yılında yapılan oda seçimlerinde oda yönetim kuruluna seçildim ve 2017-2019 arasında saymanlık, 2019-2021 arasında genel sekreterlik, 2021-2023 yılları arasında II. Başkanlık görevlerini yürüttüm. 2023 yılında yapılan oda seçimlerinde başkanlığa aday oldum. Mesleğimize ve şehrimize yakışır bir demokrasi şenliğine dönüşen seçimler sonrası meslektaşlarımızın takdiri ile bu göreve layık görüldüm.
Fakülteye adım attığım ilk günden bugüne kadar meslek için çalışmaya ve mücadele etmeye devam ediyorum.
Bölgenizde eczacıların yaşadığı temel sorunlar nelerdir? Bunlar için çözüm önerileriniz nelerdir?
Bu soruyu 56 oda başkanına sorsanız benzer cevaplar alırsınız aslında. Çünkü bizim sorunlarımız bölgelere özgü değil genel sorunlardan oluşmaktadır. Bölgelerde yaşanan muhtelif sorunlar, genelde il sağlık müdürlükleri, sosyal güvenlik merkezleri, belediyeler gibi kurumlarla oda yöneticilerinin ikili diyalogları ile çözülecek sorunlardır. Sorunlar ile ilgili konuşmak istersek sanırım tek bir röportaja sığmaz. Derginin bir sayısını bu sorunlara ayırmak gerekebilir. Belki de okurlarımız bu yazıyı okurken sorunlarımızın üzerine yenileri ilave olmuş olabilir.
Sorunları hastaları ilgilendiren ve biz eczacıları ilgilendiren sorunlar olarak 2 farklı başlık altında irdeleyebiliriz.
*Her geçen gün artan fiyat farkları eczanelerimizde bizi vatandaş ile karşı karşıya getiren konulardan biri. Bu sorun hastaların ilaca erişimini dahi etkileyecek noktalara gelmiştir.
*İlaç yokları hastaları da etkileyen sorunlarımızdan bir diğeri, biliyorsunuz ilaç yokları artık kronik bir hal aldı. Olmayan ilaçlar dönem dönem farklılık gösterse de her zaman mücadele ettiğimiz konuların başında geliyor. Zaman zaman %35’lere varan yok oranlarını gördük. Hatırlarsınız kısa süre önce antibiyotiklere ulaşımda hem biz dolayısıyla hastalarımız problemler yaşadı. Mevsim ve salgının etkisini azaltmasından dolayı antibiyotiklerde yaşanan sorunlar nispeten rahatlamış durumda olsa bile şu dönemde suni göz yaşlarına ulaşım noktasında sorunlar yaşıyoruz. Ezcümle piyasada olmayan ilaçların isimleri değişse bile yok ilaç kavramını hayatımızdan atamıyoruz.
Bizim ile ilgili sorunların belli başlılarına değinmek gerekirse;
*Artan fakülte sayıları, 3-5 yıl gibi kısa bir süre zarfında bizleri ciddi bir eczacı enflasyonuna doğru sürüklüyor. Bu sorun sadece bizleri değil birçok meslek grubunu etkiler pozisyonda. Fakülte sayılarının hızla artmasına karşın eğitim niteliği maalesef aynı hızda düşmektedir. Binası bulunmayan fakülteler, akademik kadroları tamamlanmamış fakültelere nitelik problemi ortaya çıkarmaktadır.
*Daralan eczane ekonomileri de bizler için ciddi sorunlar yaratmaya devam etmektedir. Eczane ekonomilerini matematiksel açıdan irdelediğimizde karşımıza çarpıcı sonuçlar çıkmaktadır. 2003 yılında sağlıkta reform adı ile yapılan çalışmaların ve dünya ekonomisinin olumlu etkileri ile ülkemizde GSMH’dan (gari safi milli hasıla) sağlık harcamalarına ayrılan pay %4,6’dan 2009 yılında %5,5 gibi rekor bir seviyeye ulaşmıştır. Ancak sonrasında yaşanan küresel kriz etkisiyle her ne kadar “Sağlıkta tasarruf olmaz” da desek maalesef il neşter sağlığa vurulmuş ve bugünlerde bu pay 4 lere kadar gerilemiştir. OECD ülkelerinde bu oranın ortalama %9 larda seyrettiğini düşünürsek korkunç bir noktaya doğru ilerliyoruz. Bu süreç içerisinde sadece ilaca ayrılan pay olarak baktığımızda tablo daha da vahim bir hal almaktadır. Bahse konu dönem içerisinde Gayri Safi Milli Hasıla’dan ilaca ayrılan pay %1,8 lerden 0,65 lere kadar gerilemiştir. Ancak eczanelerin giderleri tam bir ters orantı ile her geçen gün katlayarak artmaktadır. Bu konularda acil dokunuşlar yapılmadığı takdirde birçok eczane batma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
*Sadece eczane eczacıları değil kamuda çalışan meslektaşlarımızın da birçok sorunla boğuştuğunu biliyorum. Bunların başında eczacılar her ne kadar stratejik personel olarak tarif edilse de maaş ve özlük hakları konusunda diğer sağlık personelleri ile aynı torbaya konulmaktadır.
En başta bahsettiğim gibi aslında bölgesel sorunlarımız genel sorunlardan ileriye gelmektedir. Bana ayrılan alana sadık kalmak adına belli başlı sorunlara dilim döndüğünce bu şekilde değinmek istedim.
Ülkemizde eczacıların birçok sorunu var bunların başında gelenlerden biri de eczacılık fakültesi enflasyonu bu konuda sizce ne gibi çalışmalar yapılmalı?
Sorunlar arasında da değindiğim konulardan biriydi, aslında bir sorun değil çözüm üretilmesi gereken konuların başında yer alıyor. Bu mesleğe gönül vermiş, böyle kutsal ve kıymetli mesleği tercih etmiş müstakbel meslektaşlarım için öncelikle fakültelerin fiziki şartlarının iyileştirilmesi, binası bulunmayan fakültelerin binalarının kazandırılması ve en önemlisi fakülte akademik kadrolarının zenginleştirilmesi ile eğitim niteliği artırılmalı. Sonrasında yeni yeni istihdam alanları yaratılarak eczacı enflasyonu önlenmeli ve bu mesleğe gönül veren arkadaşlarımızın geleceğe daha umutla bakması sağlanmalıdır.
Peki yeni istihdam alanları nereler olmalı derseniz; ülkemizde mevcut sistemde kamu hastanelerinde çalışan eczacı sayıları hastane yatak sayılarına oranla çok düşük seviyelerde. Kamu hastanelerinde sayıları artırılmalı. Her ne kadar en büyük ilaç alıcımız Sosyal Güvenli Kurumu olsa da Adalet Bakanlığı’na bağlı ceza infaz kurumları bizlerden ciddi oranda ilaç eczacılık hizmeti almaktadır. Ne yazık ki bu kurumlarda eczacı çalışmamaktadır. İlacın olduğu yerde eczacı olmalı diyorum. Dolayısı ile bir diğer istihdam alanı Adalet Bakanlığı olmalıdır. Bunlar dışında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde, ilaç firmalarında ve profesyonel spor kulüpleri gibi bir çok alanda eczacı istihdamı teşvik edilebilir ya da zorunlu sayılar getirilebilir.
Tabii biz bu talepler ile ilgili kurumların kapısını çaldığımızda, ilgili alanlarda uzmanlaşmış eczacılar olmalıyız. Yine konu en başa geliyor nitelikli eğitim ve sürekli kendini geliştiren bir eczacı modeli; Klinik eczacılık, fitofarmasi, onkoloji eczacılığı, spor eczacılığı gibi farklı farklı konularda uzmanlaşıp bilgimiz ile vazgeçilmez olmayı hedeflemeliyiz. Böylelikle yeni istihdam alanlarının önü çok daha rahat açılır düşüncesindeyim.
İlaç yokluğu her sene görülen bir sorundu ancak son dönemdeki kadar uzun ve derin olmamıştı. Sizce bu durumun çözümü için yeni yılda nasıl bir yol izlenmeli?
Tekrar etmek gerekirse “ilaç yokları” dönem dönem ilaç isimleri değişse bile kronikleşen bir sorun ve dilimizden düşmeyen bir kavram haline geldi. 2. sorunuzda bahsettiğim bu sorun ve diğer sorunların bir çoğunun kaynağı aslında 2004 yılında yürürlüğe giren ve bence artık miadını doldurmuş “ilaç fiyat kararnamesi” dir.
Her ne kadar güncel Euro kuru 35 TL civarında seyretse bile ilaçta uygulanan kur 17,54 TL’dir. Hal böyle olunca ilaç yokları ile mücadelemiz artarak devam edecektir. Üretici firmalar ham maddesinden, yardımcı maddesine, ambalaj malzemesinden, diğer tüm yurt dışı menşeili üretim kaynaklarını güncel kur üzerinden alsın ancak yarı kur fiyatı üzerinden satış yapsın. Böyle bir matematik, böyle bir ticaret mantığı olamaz ve görüldüğü üzere olamıyor. Yakın zamanda hatırlarsınız çok uluslu bir ilaç şirketi tam da bu gerekçeler ile 14 kalem ilacını Türkiye’den çektiğini açıkladı. Bizler paydaşlarımız arasında son kullanıcı hastalar ile irtibatlı olmamız ve meslek yeminimiz gereği tüm bu yaşananlara rağmen toplum sağlığını koruma ve daim etmek üzerine mücadelemizi veriyoruz. Ancak endüstri olaya bu şekilde yaklaşmıyor.
Aslında bizler genelde ilaç yoklarını ya da firmaların ülkemizde ruhsatlı ürünleri artık Türkiye’ye getirmediğinden dert yanıyoruz. Oysa madalyonun görünmeyen yüzünde çok daha kötü bir hikaye ile karşı karşıyayız. Dünya genelinde her geçen gün yeni ilaç molekülleri, akılcı ilaçlar, biyoteknolojik ürünler, farklı tedavi yaklaşımları geliştiriliyor. Ne acı ki sırf ilaç fiyatlandırma politikalarında ötürü geliştirilen bu ilaçların yaklaşık %80-85’i firmalar tarafından ülkemizde ruhsatlandırılmıyor ve tedavi protokollerinde yer alamıyor.
İlaç yokları, artan fiyat farkları, eczane ekonomileri gibi birçok sorunu beraberinde getiren ilaç fiyat kararnamesinde ve fiyatlandırma politikalarında topyekün değişikliğe gitmek gereklidir. Bu işin kitabı en başında, yeniden yazılmalıdır.
Ülkemizde eczacıların sürekli problemleri tartışılıyor ve sorunlar hakkında çözümler üretiliyor. Ancak en temel sorunu ve ilk çözülmesi gerek problem sizce nedir?
Zor bir soru oldu bu, çok sorunda bahsettik birini seçmek gerekiyor gibi hissettim. Hani küçük çocuklara sorulan en çok kimi seviyorsun sorusu gibi oldu. Onun için bende tek cevap veremeyeceğim.
Artan fakülte sayılarının artık sabit kalması, mevcut fakültelerin niteliğinin artırılması ve yeni mezun eczacı adayı arkadaşlarımıza, istihdam alanlarının yaratılması ilk çözüm bekleyen konulardan biridir.
Diğer konu da birçok sorunun kaynağı olan miadını doldurmuş ilaç fiyat kararnamesi tamamen kaldırılıp, günlük şartlara uygun yeni bir fiyatlandırma politikası ile yola devam edilmelidir.
Bu iki konuya acil çözümler bulmamız gerektiği kanaatindeyim
Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
Her ne kadar sorunlardan bahsetmiş olsak da, şunu bilmeliyiz ki; umutsuzluğa kapılmadan devam etmek önemlidir.
Her zorluk, bir fırsatı da beraberinde getirir. Eczacılık mesleğindeki güçlüklerle baş etmek, bizleri daha da güçlü kılar. Hep birlikte, kararlılıkla ilerleyerek çözümler bulabiliriz.
Unutmayalım ki, her sorunun bir çözümü vardır ve dayanışma içinde hareket ettiğimiz sürece başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.
Eczacı varsa umut vardır.
Tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.