Egzama, dünya çapında akneden sonra en yaygın ikinci cilt rahatsızlığıdır. En yaygın olanı atopik dermatit olan, popülasyonun yaklaşık %10’unu etkileyen ve son derece kuru, kaşıntılı cilt ile karakterize olan ve rahatsız edici derecede ağrılı döküntülere ve cilt
lezyonlarına dönüşebilen inflamatuar bir durum grubudur.
Çocukları çok daha fazla bir şekilde etkilese de, dünya çapında hala bu durumla yaşayan milyonlarca yetişkin var.
Egzama ile uğraşmak zor bir süreç olabiliyor, onunla yaşayanların bu konudan çok fazla muzdarip olduğunu biliyoruz.
Peki kontrol altına alabilmek için neler yapabiliriz?
Geleneksel tedavi modelleri arasında topikal kremler, oral steroidler ve bir dizi başka farmakolojik müdahale bulunur ve bunların hepsi yan etki riskini beraberinde getirir, bu da bazı egzama hastalarının alternatif veya tamamlayıcı tedavi stratejilerine yönelmesine neden olur.
Beslenme yönetimi ve rolü elbette bu listenin başında yer alıyor. Yapılan çalışmalardaki kanıtlar, egzama için en iyi besin seçimlerinin neler olduğunu söylemektedir.
Egzama ve D Vitamini
D vitamininin sağlıklı bir bağışıklık sisteminin korunmasında oynayacağı rol giderek daha fazla tanımlanıyor. Bu nedenle bazı çalışmaların D vitamini durumu ile egzama riski arasında bir bağlantı olduğunu göstermesi belki de şaşırtıcı değildir.
Allergy Dergisi’nde 2018 yılında yapılan bir araştırma, kanda D vitamini düzeyi düşük olanların yetişkin popülasyonda daha yüksek egzama riski altında olduğunu buldu.
2019 yılında Nutrients Dergisi’nde, yapılan sistematik bir inceleme ve meta analiz, 3+ aylık bir süre boyunca 1500-1600 IU aralığında D Vitamini takviyesinin egzama hastalarının semptomlarını azaltmada etkili olduğunu buldu. D vitamini esas olarak somon, alabalık ve sardalya gibi yağlı balıklarda bulunduğundan, balık sevmeyen kişilerin diyetlerinden yeteri kadarını almaları çok zor olabilir. Yeterli D vitamini alımının sağlanması için takviye formları tercih etmek gerekebilir.
Bununla birlikte, çok sayıda çalışma, Omega-3 tüketiminin egzama şiddetini azaltmada potansiyel bir faydasını gösterdiğinden, balık tüketmenin faydaları D vitamininin de ötesine geçer. Omega-3 yağ asitleri keten, chia, kenevir tohumlarının yanı sıra ceviz ve daha küçük miktarlarda tofu, deniz ürünleri ve belirli yumurta türlerinde de yer alır. Bu yiyecekleri tüketmiyorsanız, hem Omega-3 yağ asidi hem de D vitamini takviyesi almayı düşünebilirsiniz.
Egzama ve Çinko
Çinko, egzama dünyasında ilgi çeken bir diğer besin maddesidir. Egzamalı bireylerin daha düşük çinko seviyelerine sahip olma eğiliminde olduğu gösterilmiştir. Kişinin tükettiği besin gruplarında çinko seviyesi ne kadar düşükse, egzama o kadar şiddetli olabilir. Egzama hastalarının çinko içeren gıdaların farkında olmaları ve beslenme düzenlerinin bir parçası olduklarından emin olmaları gerekir.
Çinkonun insan bağışıklık sisteminde olduğu kadar hücre büyümesinde ve onarımında da rol oynadığı iyi bilinmektedir – bu da çinkonun cilt sağlığıyla bağlantılı olmasını destekler.
Bunu göz önünde bulundurarak, tabağınıza ekleyebileceğiniz çinko açısından zengin gıdalardan birkaç örnek: İstiridye mantarı (porsiyon başına diğer yiyeceklerden daha fazla çinko içerir), sığır eti, kabak çekirdeği, nohut ve kaju.
Egzamanın şiddetlendiği dönemlerde tek başına etkili miktarı alabilmek için pikolinat, glisinat gibi emilimi yüksek şelat formda bir çinko desteği kullanabiliriz.
Egzama ve Bağırsak (Probiyotikler/Prebiyotikler)
Probiyotiklerin ve prebiyotiklerin egzama üzerindeki etkisi, sıcak ama tartışmalı bir araştırma konusudur. Probiyotikler, bağırsaklarınızdaki iyi bakterilere katkıda bulunan belirli gıdalarda ve takviyelerde bulunan canlı mikroorganizmalardır, oysa prebiyotikler tipik olarak faydalı bakteriler için yem görevi gören ve büyümelerini teşvik etmeye yardımcı olan yüksek lifli gıdalardır.
Pre ve probiyotikler sağlıklı sindirim fonksiyonunu desteklemek için uyum içinde çalışır ve bu etki cilt sağlığı ve egzama dünyasına da olumlu etki gösterebilir.
Dermatology Practical & Conceptual Journal’ın 2016 tarihli incelemesinde bağırsak mikrobiyomunun durumu ile egzama riski arasında bir bağlantı olduğunu gösteren bazı kanıtlar sunuldu. En güçlü kanıt olarak, hem prebiyotiklerin hem de probiyotiklerin bir kombinasyonunu içeren bir ek olan “sinbiyotikler” olarak tercih etmek en uygunu olduğu sonucuna varılmıştır. Probiyotik içerikli bir takviyeyi bir prebiyotik gıda ile kombinlemek egzamanın şiddetini azaltmada oldukça etkili olabilir.
Çocuklarda yapılan çok sayıda çalışma sinbiyotik desteğin egzamaya yardımcı olduğunu buldu ve bu kesinlikle sağlık ekibinizle tartışmaya değer bir şey olabilir. Yararlı olabilecek gerçek probiyotik suşlara gelince, Lactobacillus ve Bididobacterium türlerinden çeşitli
suşların bir kombinasyonu en iyisi olabilir.
Egzama ve Sebze Alımı
Dostça bir hatırlatma olarak, sebzeler sağlıklı bir hayat için temel besinlerdir. Vitamin, mineral ve antioksidanların bolluğu göz önüne alındığında (sağlıklı bağırsak liflerine ek olarak), artan sebze alımından daha iyi cilt sağlığı sonuçlarının ortaya çıkması şaşırtıcı bir sonuç olmamalıdır.
Egzama ile yaşayanlar üzerinde yapılan bir ankette, katılımcıların yaklaşık yarısı, egzama semptomlarını en olumlu şekilde etkileyen beslenme değişikliği olarak daha fazla sebze yemeyi tanımladı.
Sebzeler gibi antioksidan bakımından zengin besinler de cilt kanserini önlemede ve cilt yaşlanmasını geciktirmede rol oynayabilir.
Daha vejetaryen bir beslenme tarzına yönelmenin ve et alımını azaltmanın egzamaya karşı koruyucu olabileceğini gösteren bazı gözlemsel kanıtlar da var. Aynı zamanda beyaz un bazlı gıdaların tüketiminin semptomların artışını tetikleyebildiği görülmüştür.
Son olarak;
Hepsini bir araya getirdiğimizde, egzamadan muzdarip ve semptomları ağırlaşan biri yukarıda sıralananlar gibi beslenme müdahale stratejilerinden yararlanabilir. Besin seviyelerinizin yaş ve cinsiyete özel gereksinimleri karşıladığından emin olmak ve çeşitli gıdaları tüketmek, yalnızca cilt durumunuzu yönetmek için değil, aynı zamanda genel olarak daha sağlıklı bir yaşam sürmek için neredeyse her zaman en iyi seçeneğinizdir.