Kanser hücrelerinin normal hücrelerden ayırt edilmesinde bu tip hücrelerin hücre yüzeyinde
bulunan çeşitli kanser hücre yüzey proteinleri bulunmaktadır ve yeni nesil gerek teşhis gerekse tedavi stratejilerinin çoğunluğu bu tip protein moleküllerini hedef alarak geliştirilmiş ajan ve yöntemler üzerine kurgulanmıştır. Kanser hücrelerinin üzerindeki bu moleküller çoğunlukla hücrelerin yüzeyinde bulunan protein yapıdaki reseptörlerdir. Bu proteinlere yönelik geliştirilmiş olan monoklonal antikorlar son yıllarda onkoloji alanında kanser tedavisinin en etkin biyoteknolojik ilaçları arasına girmiştir. Bilindiği gibi antikorlar, immün sistem tarafından üretilen ve insan vücudunu çeşitli patojenlerden korumakla görevli olan immün sistemin önemli savunma mekanizmalarından olan proteinik yapıda olan moleküllerdir. 1970’lerden beri laboratuvar ortamında da üretilebilen yüksek seçicilikteki
bu saflaştırılmış moleküllere monoklonal antikor denilmektedir.
Kanser tedavisinde kullanılmak üzere günümüzde yaklaşık 20 adet monoklonal antikor FDA’kullanım onayı almıştır. En yaygın olarak kullanılanlar trastuzumab (meme ve mide kanserleri), bevasizumab (kalın bağırsak, beyin, yumurtalık, serviks ve akciğer olmak üzere birçok kanser) ve rituksimabdır (bazı lenfoma ve lösemilerde) ve diğer tip monoklonal antikorlar bu listede yerini almıştır. Yaklaşık bir o kadar da klinik çalışmaları halihazırda süren monoklonal antikor bazlı ilaçlar öncelikli onay için beklemektedir.
Non-Hodgkin lenfoma ve kronik lenfositik lösemi tedavisinde kullanılan bir kimerik monoklonal antikor olan Rituksimab referans ilaç adı Maphtera, lenfoma ve lösemi hücreleri yüzeyindeki CD20 proteinine bağlanarak etki göstermektedir. Bu kimerik yapıdaki yani hibridleştirilmiş hem insana ait hem de fareye ait protein sekansları içeren monoklonal antikor lenfoma hücrelerinde spesifik olan yoğun bulunan CD 20 proteinini tanır ve ona bağlanma özelliğine sahiptir. CD20 protein yapıda bir antijendir ve B tipi savunma hücrelerinin yüzeyinde bulunur. CD20’in kesin fonksiyonu bilinmemekle birlikte hücre içine kalsiyum alımı ve kalsiyum konsantrasyonunun devamlılığından sorumlu olduğu düşünülmektedir. Bazı B-hücreli lenfoma ve lösemi hücrelerinde, normal hücrelere göre çok daha yoğun bulunur. CD20 antijeninden yararlanılrak bu antijene bağlanan Rituksimab hem lenfoma ve lösemi türlerinin teşhisinde hem de tedavi protokollerinde kullanılan
bir tümör markır özelliğini taşımaktadıR..
Hedef kanser hücrelerine bağlanan ritüksimab, natural killer (NK) olarak bilinen bağışıklık
sistemi hücrelerini stimüle ederek bağışıklık sisteminin aktifleştirir. NK hücreleri, antikorla
işaretlenmiş kanser hücrelerini yıkıma uğratırlar. Böylece İmmün sistem hücrelerinden salınan sitokinler ve kanserli hücrelerin yıkımı sonucu açığa çıkan çeşitli kanser hücrelerini özgü moleküller, kanser mikroçevresine daha çok bağışıklık sistemi hücresi gelmesine ve damar geçirgenliğinin artarak monoklonal antikorun tümöre geçişini kolaylaştırır. Bunun yanısıra kompleks bir mekanizma ile rituksimab kanser hücrelerinde bazı değişikliklere neden olarak programlı hücre ölümü yani apoptozu tetikler.
Ayrıca Ritüksimab, Wegener granülomatozis, aşırı aktifleşmiş bağışıklık sisteminin baskılanması istendiği romatoid artrit ve mikroskobik polianjitis hastalıklarından da kullanılmaktadır.
Rituximab’ın yan etkileri ise;
•Tümör lizis sendromu
•Ağır infüzyon reaksiyonu
•Pulmoner toksisite
•Kardiak arrest
•İnfeksiyonlar: Hepatit B reaktivasyonu, diğer viral aktivasyonlar, Prograsif multıfokal
•lokoensefalopati
•SLE’li hastalarda ölüme neden olduğu bildirilmiştir
•Latent JC virüsü serebral aktivasyonu sayılabilir.
Kaynaklar
1. Front Immunol. 2019 Sep 6;10:1990.
2. J Neurol Sci. 2020 Mar 15;410:116649.
3. Semin Arthritis Rheum. 2015 Dec;45(3):334-
40.
4. Reumatol Clin. 2016 Jul-Aug;12(4):210-5.
5. Target Oncol. 2017 Apr;12(2):255-262