Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
GenelGüncelUz. Dyt. Ezgi Öztürk

DETOKS NEDİR? NE DEGILDIR

Detoks, son zamanlarda çok popüler ve birçok farklı anlamlar ifade eden bir terim. Doğru- yanlış birçok anlamda kullanılmaktadır…Peki detoks nedir? Bazı temel kavramlar üzerinden açıklamaya çalışalım mı?

Toksin: Vücuda giren yabancı ve zararlı maddelere verilen genel isimdir.

Detoksifikasyon: Vücudun kendini bu yabancı maddelerden arındırması demektir.

Vücutta detoksifikasyon işleminden sorumlu birkaç organımız var.Bunlar, karaciğer, böbrekler, akciğerlerimiz ve bağırsaklarımız. Nefes almak, terlemek, idrara çıkmak ve dışkılamak vücuttan toksik maddelerin atılmasını sağlar. Yani detoks aslında vücudun kendini arındırmak için kendi kendine yaptığı bir aktivitedir.

Fakat halk ağzında ne yazık ki özellikle yaza girerken fit vücutlara hızlıca sahip olabilmek adına yapılması önerilen “detoks” dendiğinde anlaşılan uygulama, birkaç gün süren sebze, meyve ya da meyve suyu ağırlıklı beslenilen, bazen de su orucu gibi uygulamalar içeren sağlığı olumsuz olarak etkileyebilecek yönleri barındıran bir uygulamadır. Burada daha çok iç organların dinlenmesi için bu eylemin yapıldığından bahsedilir.

Mide ya da bağırsaklarınızın dinlenmeye ihtiyacı yoktur aynı kalbinizin ya da akciğerlerinizin dinlenmeye ihtiyacı olmadığı gibi. Onlar ara ara dinlenseydi biz hayatımızı sürdüremezdik. Spor yaparken çok nefes aldığımızda akciğerlerimizin yorulmadığı gibi, mide ve bağırsaklarımız da her gün yediğimiz içtiğimiz şeyleri sindirmek ve boşaltmak için yorulmaz. Aksine organlarımızın görevleri bunlardır ve bunları yapamasalardı hayatta kalamazdık.

Vücudumuzun toksinleri uzaklaştırabilme yeteneği, temel sağlık düzeyimizi belirleyen ana etkenlerden biridir. Besin katkı maddeleri, çeşitli kimyasal maddeler (temizlik malzemeleri, tarım ilaçları, böcek ilaçları vb.) sindirim sistemimizdeki bakteri ve enzimlerin ürettiği toksinler, metabolizma atıkları eğer vücuttan uzaklaştırılamazsa çeşitli ciddi sağlık problemlerine sebep olabilir.

Detoks fonksiyonunun düzgün çalışıp, toksinlerin birikimini azaltabilmesi için karaciğerimizin ve bağırsaklarımızın üstlendiği önemli rolleri vardır. Biraz daha ayrıntıya girmek istersek, özellikle vücuda en çok zarar veren yağda çözünen toksinler ve karaciğer ilişkisini inceleyebiliriz. Karaciğer, detoks fonksiyonunu yerine getirebilmek için önemli enzimler salgılar ve Faz I – Faz II enzimleri olarak isimlendirilir. Detoks sisteminin ana oyuncularıdır. Özellikle karaciğerin üstlendiği önemli rollerden biri yağda çözünen toksinlerin vücuttan uzaklaştırılmasıdır ki bu konuda en büyük yükü Faz II enzimlerinde glutatyon enzimleri üstlenir.

Neden yağda çözünen toksinlerin uzaklaştırılması önemlidir? Çünkü daha zordur. Suda çözünen toksinler idrar, dışkı ve terle atılabilirken, yağda çözünen toksinler safra yoluyla bağırsaklara ulaşır. Ancak, bağırsaklar yeterince sağlıklı değilse, örneğin inflamatuar bağırsak hastalıkları nedeniyle aşırı geçirgen ise toksinler ve safra yeniden vücutta emilebilir. Neyse ki vücudumuz glutatyon enzimleri aracılığıyla yağda çözünen toksinleri suda çözünür hale getirerek böbrekler yardımıyla uzaklaştırabilir. Böylece sigara ile aldığımız nikotinin, civa ve kurşun gibi ağır metallerin vücuttan uzaklaştırılabilmesi mümkün olur. Tabi bu işlevin yerine gelebilmesi için glutatyon eksikliğinin görülmemesi gerekir.

Glutatyon aktivitesi temel olarak 3 sebebe bağlı olarak yetersiz kalabilir;

1- Sentezi için gerekli besin öğelerinin yetersiz alımı söz konusu olabilir.

2- Sentezini kontrol eden genlerde bazı polimorfizmler (genetik varyasyonlar) olabilir.

3- Çeşitli hastalıklar ve yaşam tarzı nedeniyle ihtiyaç çok artmış olabilir (sigara kullanmak gibi)

Her üç durumda da yapılabilecek şey glutatyon aktivitesini destekleyecek şekilde beslenmektir. Yapılan araştırmalar, glutatyon aktivitesini artırmak için C vitamini, NAC(n- asetilsistein) gibi maddelerin alımını önermektedir. Özellikle bölünmüş dozlar halinde günde 1000 mg C vitamini alımı, bunun yanında C vitamininden zengin beslenme ilk öneriler içerisinde yer alır. Glutatyon seviyelerini artırabilecek indirgenmiş formda oral yolla alınan glutatyon takviyeleri de tercih edilebilir.

Selenyum glutatyon sentezi için elzem bir mineraldir. Glutatyon peroksidaz enzimininin yapısında dört selenyum atomu bulunur. Enzimi kodlayan genin polimorfizminde selenyum ihtiyacı artar aynı zamanda vücutta selenyum eksikliğinde de enzimin sentezi azalır. Bu enzim beslenmeyle aldığımız selenyum miktarına bağlı olarak fonksiyonlarını devam ettirir. Selenyum mineralinin yeterli olması glutatyon aktivitesini artırarak kanser, diyabet ve kardiyovasküler risklerin azaltılabilmesi için oldukça büyük önem taşır. Kurubaklagiller, balık, ay çekirdeği, soğan, turp, sarımsak, mantar, yumurta ve susam zengin selenyum kaynaklarındandır. Örneğin; brokoli ve karnabaharda yer alan glukozinolat adı verilen kükürtlü bileşikler parçalanarak sülforafanları oluşturur. Yapılan çalışmalarda lahanagillerin fitokimyasal ve yüksek C vitamini içerikleri ile karaciğerden toksik maddelerin atılmasında destekleyici olarak etki gösterdiklerinden bahsedilmiştir. İçerdikleri sülforafanlar aynı zamanda sebze ve meyvelerdeki zararlı pestisitlerin vücuttan uzaklaştırmasına da yardımcı olabilmektedir.

Yağda çözünen toksinlerin suda çözünür hale gelerek vücudumuzdan uzaklaştırılmasını sağlayan, detoks sistemimizin önemli bir parçası olan , Glutatyon transferaz enzimini kodlayan gendeki bir genetik varyasyon, vücudun CoQ10 ihtiyacını artırır. Koenzim Q-10 desteklerinin güçlü antioksidan özelliği yanında detoksa destek etkinliği de vardır.

Vücudun önemli detoks ve antioksidan enzimleri olan glutatyon enzimleri sağlığın korunmasında dünyada ölüm nedenlerinde ilk iki sırayı alan kanser ve kalp damar hastalıklarına karşı korunmada önemli rol alır. Vücudumuzun bu muhteşem gücünü desteklemek için beslenme içeriklerimize dikkat etmek de bize düşüyor. Bir şey sadece sizi iyi hissettiriyorsa, tabii ki bir zararı yokmuş gibi görünebilir fakat bu gibi uygulamaların ucu maalesef kanser tedavisinde kemoterapiyi reddetme ve detoks protokollerine başvurup kişilerin hayatını kaybetmesine kadar gidebiliyor. Başta zararsız olarak görünen bir uygulama birkaç adımda ciddi sorunlar yaratabilecek bir noktaya ve bakış açısına götürebiliyor.

Detoks konusu ile ilgili asla  unutmamamız gerekenler:

*Vücudumuzda detoksifikasyonu karaciğer organımız yapar.

*Dışarıdan alınan ya da yenilen, içilen şeylerin bu aktivite üzerindeki etkisi oldukça düşüktür.

*Hava ve çevre kirliliği, tarım ilaçları vb. birçok faktör sağlığımızı kötü etkilediğini bilmekteyiz. Ancak bir şeyi toksik yapan o şeyin kullanılan miktarı olduğunu bilip, genel olarak sağlıklı bir hayat ve beslenme düzenine sahipsek bu gibi detoks adı altında yapılan yanlışları hayatımıza dahil etmemeliyiz.

Detoksların sizi gerçekten bir şeyden arındırıp arındırmadığına dair herhangi bir netlik sağlayan güvenilirlik düzeyi yüksek bir klinik çalışma bulunmamaktadır. Karaciğer ve böbrekleriniz sağlıklı, gastrointestinal sisteminiz düzgün çalışıyor ise lütfen vücudunuza zarar verecek her türlü detoks adı altında size sunulan uygulamalardan kaçının.

Vücudunuzun detoks sistemininin sağlıklı bir şekilde çalışabildiği günler dilerim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu